MaviŞiirin hikayesini görmek için tıklayın "Senin sesine benzesin sözümü maviye boya" orda uzakta soluğun kadar en az gece ve lir çek ordan bir gencebay tortu diyorum rüzgâr susma kültü ve söylence hadi gel gel ayak izlerim karanfil gölgesi soğuk ve çıplak en ıssız yerinde yürürüm mavi en kuytu ağlarım siyah en güzel severim sterliçya anne ben bez bebektim kınalı siyah ve kirpiklerimde derin bir ah unuttuğum saklayarak ve ağlayarak yazdığım en şiir ve en uzak bir adam içimde uğuldayarak sustuğumda biliyorum sonsuza kadar bitmeyecek zehir olsa bıçak olsa ya da kan dolsa düşlerime bir aşksa unutulmayacak bir kırlangıç yüzüne aylası düşmüş ayin buz senfonisi ya da sezen mor dinlence çok beyazdım her şey bulaştı üstüme bütün yeşilleri topladım sonra yosunlardan duvak yaptım kar altında ateş yaktım dalını birden terkeden yapraktım düştüm avuçlarına sızım düş ve yakamoz- yağmur ol şiddetli dökül içime.. |
imgelerini düşündükçe kafam büyüyor.
şairin ve şiirin zekası hoşuma gidiyor
bir dize adına bir ömür bekleyene de eğilirim
bir ömre bin dize sığdırana da.
şairi tanımasam da omurgasını bilirim okuduklarımdan.
Arife Kalender bir yazısında şöyle diyordu:
“Şiirin bir ‘taşma’ eylemi olduğunu düşünürsek; Bu ‘taşmalarda’ şairin zekâsı, gözlemleri, şiir ve genel kültür birikimi, dil bilinci, düş gücü, yaşam biçimi kendisini ele verir. Bu nedenle yaşama değen, ondan somut izler taşıyan şiirin kendi ömrünü uzattığını söylemek yanlış olmasa gerek.” (“1940 Sonrası Şiirimizin Uçları”)
sağlıcakla can..