muhbirbağışla beni iki gözüm mutlak bir yalnızlıktı beni sana ihbar eden binlerce yıldır sancıyla çekilmiş nesepsiz bir gebelikti emzikten düşmüş narayla doğan... öyle bir hilkatı garibeydi ki addan yoksun karanlık desen ürker siyahlar boşluğundan. mutlak bir yalnızlıktı dehşet sarışın bir söz suyun üstünde saman rengini teninden alan... yüreği ezgin bir kahve molası... belki gemiler geçiyordur yürüyerek denizi can yelekleri ve kurtarma filikalarıyla... beni en uzak adaya at dalga bile uğramasın kıyılarıma... bolca nar bir yanağı kızarmış bir yanağı çöl elma bazen çığlık çığlığa martılar rüzgar keşişleme ya sabır milyonlarca taşı... hadi pul pul dökelim more ölü balığın göğüs kafesinden akşamın kızıl renkli şarabi açsın akan leylak kanımızdan... ne dudaklarında kalsın feri ne zahmetine katlansın bedevi yalnız ve yalnız iki kolu var hayat ilkin doğacaksın ve ölecek heyhat... ah more geniş alnından hangi sahilin gümüş dalgalarına kumlar çekiliyor kimler sürükleniyor ağlarına gülüşlerinin ikindiye çarpan sessizliğinde hayal... bir yığın muammayla sana dönerken ibreler hangi beldeden zavallı bir matem havası eser tamburanın sesinden çıksın şimdi en dik meyanda bakmıyor çeşmi siyah feryadeyle aynı anda... havsalaya sıkışmış işte dimağın en nadim hali ki tesellisi ummanın geniş ufkudur koyulaşsa da endamında o latif melali sesinde nice bin şikest kırk harami doludur... |