Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. la rochefaucauld
Okuduğunuz
şiir
15.3.2013 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
Yüzümdeki Boşluğun Odaları
"pantolonsuz kara basan çocuklar gördüm sonra tırnakları sökülen kadınlar ve kar altında gezinen hayatlar. ağladı(m)(k)"
göz çukurlarımda geziniyor, acısını arayan milyonlarca sözcük durgun ve sessiz kana kalıyorum atlasını şaşırdığım boşlukta daha fazla sallanmak istiyorum mesela bir ipin ucunda, aklımın bağdaş kurduğu çocuk salıncağında. adını her sakladığmda ancak bu kadar derinleşirdi içimdeki yara
aras ın yorgun yüzüne çarpıp tüm küskünlüğümü ıslak dilini anıyorum beni de seni de ağlatan serçelerin şarkılarını duyuyorum üstüme devirdiğin karanlığına küfürler savurup gün yüzünü koynuma alıyorum.
ay çıplaklığımla alay ediyor tam göğsüme bakışlarını fırlatıyor seni ellerinden tutup dizlerimin önüne seriyor sonra da bir kuş gibi göğe yükseliyor
sarı saçlarının tekerürü olmayı diliyorum yalnızlığımın en bakir saatinde çıplak ayaklarınla bastığın ıslak kum tanelerinden biri, yüzünü yıkadığın su ya da ille de öleceksek tabutundaki çivi.
geberen bir düşle gecelere gebe kalmaktan korktum sesimdeki duman ve soğuk serimde aşk ve acı yağmur düşkünü kurak kentlerin sancılı yalnızlığı yağmurluk giymek ve bir şehri sen yüzünden terketmek hangi masaldan dökülüyor bu saçmalıklar.
üşümemek için düşündüm istanbul u , önsözlerini ve ünsüzlerini karanlık bir köşede öpüşen fahişeyi güzeldi
is ve kömür dumanlarıyla boyanan şehir neyse akşam üstü pencereden bakınca gördüğüm şey de oydu karanlık ılık ılık damlıyordu içime bin defa bozduğum yemini ve seni ve beni yüreğime alıp usulca saklıyorum bizi. kimse görmesin kimse sevmesin kimse ...
bulutlar ayaklarımın altında tozlu şehirlerin hemen etrafında ölüm bir kara tahta kadar yakında ecel senin avuçlarında
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
şiirlerin ötesinde bir yer....! hasretin içine girmek gibi...aclarını ellerinin arasına almak gibi... yokluğun isyanlarını dağ başında çaresizce haykırmak gibi...sesinizle, müziğin ritmiyle, bir masalın içine düşüyor insan; yaşıyor, duyuyor, acılanıyor, özlüyor..... yüreğinizdeki sesinizi daima duymak dileğiyle gönlünüze sağlık....
Öncelikle selamlar... Şiir Bambaşka bir diyar sanki... Bu güzel yorum ile sürüklediği bizlerle dolu,İçimizde ki O'nlar la dolu düşünceler bırakıyor sancılı yanlarımıza... Kaybolmamak eldemi... Yaşayacağımız tekerrürler en güzel şeylerle dolu olsa keşke,keşkelerle değilde...
(Profilinizin burası olduğunu yeni keşfettim... Tekrardan selamlar olsun...)
"pantolonsuz kara basan çocuklar gördüm sonra tırnakları sökülen kadınlar ve kar altında gezinen hayatlar. ağladı(m)(k)"
göz çukurlarımda geziniyor, acısını arayan milyonlarca sözcük durgun ve sessiz kana kalıyorum atlasını şaşırdığım boşlukta daha fazla sallanmak istiyorum mesela bir ipin ucunda, aklımın bağdaş kurduğu çocuk salıncağında. adını her sakladığmda ancak bu kadar derinleşirdi içimdeki yara
aras ın yorgun yüzüne çarpıp tüm küskünlüğümü ıslak dilini anıyorum beni de seni de ağlatan serçelerin şarkılarını duyuyorum üstüme devirdiğin karanlığına küfürler savurup gün yüzünü koynuma alıyorum.
ay çıplaklığımla alay ediyor tam göğsüme bakışlarını fırlatıyor seni ellerinden tutup dizlerimin önüne seriyor sonra da bir kuş gibi göğe yükseliyor
sarı saçlarının tekerürü olmayı diliyorum yalnızlığımın en bakir saatinde çıplak ayaklarınla bastığın ıslak kum tanelerinden biri, yüzünü yıkadığın su ya da ille de öleceksek tabutundaki çivi.
geberen bir düşle gecelere gebe kalmaktan korktum sesimdeki duman ve soğuk serimde aşk ve acı yağmur düşkünü kurak kentlerin sancılı yalnızlığı yağmurluk giymek ve bir şehri sen yüzünden terketmek hangi masaldan dökülüyor bu saçmalıklar.
üşümemek için düşündüm istanbul u , önsözlerini ve ünsüzlerini karanlık bir köşede öpüşen fahişeyi güzeldi
is ve kömür dumanlarıyla boyanan şehir neyse akşam üstü pencereden bakınca gördüğüm şey de oydu karanlık ılık ılık damlıyordu içime bin defa bozduğum yemini ve seni ve beni yüreğime alıp usulca saklıyorum bizi. kimse görmesin kimse sevmesin kimse ...
bulutlar ayaklarımın altında tozlu şehirlerin hemen etrafında ölüm bir kara tahta kadar yakında ecel senin avuçlarında
Özel bir anlatımdı dizelerinizi kutlarım.Yunus diyarından selamlar.
ah zaman bulsamda bu şiiri daha çok okusam yada daha şöyle eni konu masaya yatırıp sizinle konuşsam diyorum ama iş ve ev yoğunluğu malesef bunlara engel kaleminizi saygılarımla kutluyorum
SEVDALİNKO tarafından 3/22/2013 2:54:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
is ve kömür dumanlarıyla boyanan şehir neyse akşam üstü pencereden bakınca gördüğüm şey de oydu karanlık ılık ılık damlıyordu içime bin defa bozduğum yemini ve seni ve beni yüreğime alıp usulca saklıyorum bizi. kimse görmesin kimse sevmesin kimse ... _______________
bıçak kuyusuna düşünce yüreğimiz ölsün istedik ölemedik---
göz çukurlarımızda biriken anılar sancıdı şehrin arkasına saklandı gölgemiz grinin en koyu tonuyla yağdı yağmur üstümüze gözlerinin renginden olsun istedim ayaklarımın altındaki sehpam saçların gibi örgü örgü boynumdaki urgan ölemedim
ve bir şehri sen yüzünden terketmek veya bir şehri sen varsın diye sevmek yürüdüğün yollara bakıp uzanmak ayaklarının değdiği yerlere oturmak bir kahvaltı cafesine içtiğin çay bardağımıydı elimdeki bardak diye düşünmek kırld içimde üzüm gözlü bir kadeh ölemedim
bir istanbul geçti iliklerimden üşüdüm ankara ayazı gibi kurudu dudaklarım yabancı kentlerde yürüdüm yalın ayak ve sensiz ölemedim
ille de öleceksek tabutundaki çivi. tenindeki kefen çenendeki çaput üstündeki toprak olayım
birlikte ölelim...
---
gecikmeli bir alkış bıraktım sayfana deniz. konuşturdun beni. tebrik ederim
göz çukurlarımda geziniyor, acısını arayan milyonlarca sözcük durgun ve sessiz kana kalıyorum atlasını şaşırdığım boşlukta daha fazla sallanmak istiyorum mesela bir ipin ucunda, aklımın bağdaş kurduğu çocuk salıncağında. adını her sakladığmda ancak bu kadar derinleşirdi içimdeki yara
şiir zaten başlığıyla vuruyor okuyucuyu...hani zaten bir darbe ordan yemiş olduk:))...sonra şiire anlamını ve vurgusunu veren çok güçlü bir ses var ki hani hiç şiiri okumasanız da olur...sabaha kadar dinleyin bıkmazsınız hiç...fon müziği de sesinize yakışmış veya sesiniz fon müziğine...ama hani biri ağlıyor ya o fonun içinde işte bir de ona dokunmak gerekir...tıpkı ordaymışsınız gibi o sesle dağılmak...o anı birebir yaşamak...
ben yaşadım...ve dağıldım...tıpkı şiirde dağılan parçalarımı toplamaya gücümün yetmediği gibi...
severim sesle başlamyı kelimelere.. hani öyle bir seski; dolu dizgin deli divane...
sonra müzik... çağıldayan titreten.
ilk defa hadi Deniz dedim hadi koyver artık çığlığı. kelimelerin bas bağırıırken, sesinin sukuneti tının sakinliğiyle isyana durdu kalp atışlarım.
kızma sakın ola ki...
ben her kelimede haykırırken kelimelerinden yol tuttuğum bir ad'a sen peşime takıl istedim beni peşine tak koştur soluk soluğa... ....
çalınacak ne çok kelime dökülmüş yine senden. adın bile bu kadar adaşken yaşamdan bana kalana; kelimelerin de benziyor ya bu kadar... sen var ol hep emi çocuk :))
bu benim olsun... ''adını her sakladığmda ancak bu kadar derinleşirdi içimdeki yara''
eyvallah her satırına...
eskihece tarafından 3/16/2013 1:13:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
aras ın yorgun yüzüne çarpıp tüm küskünlüğümü ıslak dilini anıyorum beni de seni de ağlatan serçelerin şarkılarını duyuyorum üstüme devirdiğin karanlığına küfürler savurup gün yüzünü koynuma alıyorum.
merhaba güzel insan tebrikler harika bir şiir harika bir yorum ruhum kuşlar gibi uçuştu havada düşlerin hiç ölmesin ustam yağmur gibi yağsın şiirler yine biz okur yine dinleriz aşkla kal ustam yüreğimi ısıttım gidiyorum
bu şiir muhteşem ötesi olmuş .kocaman hüzün olsada sesle tam bir başkaldırış rüzgarı duydum bilesin deniz.ve ayakta alkışladım bu eşsiz şiiri.kutlarım can kardeşim
"pantolonsuz kara basan çocuklar gördüm sonra tırnakları sökülen kadınlar ve kar altında gezinen hayatlar. ağladı(m)(k)"
Öncelikle Şiirin ekspozesinden başlamak isterim; Kar altında börtü böceklerden sonra sanırım bizim türdeşlerimiz de vardır; her birininin farklı ölümleriyle orda beklemektedir akabinde pantolunsuz da, tırnağı çekilen de oradadır ve biz öleceğimizi hiç umayarak... Yukardaki dizelerde bir hayatı okuyabiliriz ve şiirin tamamınını özetleyen şık bir girişine hayran olmamak elden değil.
Boşlukta sallanmak aslında cevap arayan sorulara cevap bulamamktır kanımca, söcükler kimi zaman bir çocuğun gözlerindeki masumiyetini anlatamaz ve ve ancak duyarlı bir yüreğin bir gün onun şiirini yazana kadar...
Serçeler şarkı söylerken şimdi tüneceği bir dalı da kalmamıştır bırak ötüşlerini nesli bile tükenmiştir!
bulutlar ayaklarımın altında tozlu şehirlerin hemen etrafında ölüm bir kara tahta kadar yakında ecel senin avuçlarında
Finali çok şıktı Eceli birinin avuçlarında! gerçekçi-toplumcu bir şairi tanımak benim için büyük bir onur...
Çözümle için teşekkürler. Dilimdekileri öyle güzel söyledin ki şiirimin mesajını verdiğini düşündüm. ve terkedilmiş sayfama uğradığın için de çok teşekkürler . Seni tanımak da benim için onur.
Çözümle için teşekkürler. Dilimdekileri öyle güzel söyledin ki şiirimin mesajını verdiğini düşündüm. ve terkedilmiş sayfama uğradığın için de çok teşekkürler . Seni tanımak da benim için onur.
//zaman zaman kendimizi boşlukta hissederiz. Bazen uzun sürer bu boşluk hissi. Geçmiş ile bugün arasında bir sürü gel git yaşarız. Ne konuşmaya mecalimiz vardır nede halimizi anlatma çabası. Özlemler, hayaller her şey karman çorman olur. Ve bazen öyle bir şey olur ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacakmış gibi gelir insana. Sabahlar yok gülmeler yok öyle bir müddet yaşarız mabedimizde. Gecenin mahremiyetinde yitirdiğimiz bakir duygular günün en bakir saatlerinde belki semadan yükselen ses ile bizi kendimize getiriverir. Şiirin de ilahi tınılar da sezdim açıkcası. Ve hep özlemini çektiğimiz şeyler kafamızı kurcalar biz her ne kadar da kabul etmesekte bilinç altımızın sularında gizlice yosun tutar. Bazen böyle karmaşık bir ruh halini anlatan bir şiirle de nükseder. Keyif bizim kalem bizim. Mühim olan da bu duyguları ustaca işleyebilmek. Şair düşündürebiliyorsa işte o zaman gayesine ulaşmış sayarım ben. Şehrin arka sokaklarında karanlık puslu bir havada gezindirdi şiirin beni. Birkaç masalın içinden geçtim. Birkaç dilenciyle bile söyleştim. Şair belki yazdıgı şeyde tam olarak beklenileni veremeyebilir daha dogrusu okuyan şairi anlayamayabilir ama şu bir aşikar herkes istediğini anlamakta da özgürdür. Geniş bir hayal dünyasına sahip olan bu özgün kalemi kutluyor ve daim olmasını diliyorum. Dedim ya keyif bizim keyif senin sen yazarsın biz istediğimizi anlarız. Ne ekersen onu bicersin misali değil artık şiir. İnsanlar değişti insanlar artık kötü. Ama şiir iyiki var. birbiryle uyum içinde olan lirik düşüncelerini şiire işleme bicimini sevdim. Ruh bazen üşümemek için farklı şeylere sığınır. şiire sığınan ruhun hiç üşümesin//
aşk-ı mechur tarafından 3/15/2013 4:50:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
Böyle şiirler bahsettiğiniz odalar gibi soğuk da olur aslında.Soğuk, yani yalnız.Her yalnızlık biraz soğuktur çünkü.Üşümenize sebep olur ve sarılacak bir beden arasanız da bulmazsınız.Karanlık:iç kanama geçiren kan.Bundan mütevellit bu şiirle dakikalarca konuşup içimi dökebilirim,hem de hiç bıkmadan ve hiç şikâyet etmeden Hâkim Bey’e.Öyle naif bir yüzü var anlayacağınız şiirin.Dokunmak istiyor insan.
‘’daha fazla sallanmak istiyorum mesela bir ipin ucunda, aklımın bağdaş kurduğu çocuk salıncağında.’’
Sallanmak ve salıncak.
Sallanmak deyince hepimizin aklına ilk gelen şey salıncaktır şüphesiz. Başka şeyler de çağrıştırabilir,ama salıncak değişmez ilklerdendir bu konuda.Yani sallanmak’ın içinde salıncak gizlidir ve okur öyle hayal eder.Fakat şiirin sahibi böyle bir yola başvurmak yerine,bununla birlikte okura bu zevki yaşatmamak için salıncağı da eklemiş …Şairler bu yüzden bencildir işte. Yerinde bir tespit,sallantı yok.
‘’çocuk salıncağı’’
Salıncak zaten çocuklar için vardır…çocuk’sıfatı kullanılmasaydı ne olurdu? Belki hiçbir şey;ama doğrusunu söylemek gerekirse,iyi olmuş kullanılmış olması.Daha bir çekici kılmış.Çocuk zaten başlı başına devrim.
Bu bölümde dikkat çeken bir başka husus,kelime sonundaki kafiye uyumlarıdır.Ama hece şiiri değildir.İşte bunu yapabilmek çok önemli,okurken aynı zamanda fonda bir müzik gelir kulağa. ‘… beni de seni de ağlatan serçelerin şarkılarını duyuyorum üstüme devirdiğin karanlığına küfürler savurup gün yüzünü koynuma alıyorum.’’
Bu bölümde ise bir gönderme görüyorum, ya da telmih.Belki…
‘’Serçelerin şarkısı’’
Mecid Mecidi’nin unutulmaz filmlerinden biri,eğer böyle bir ifade kullanacaksak da bu tehlikeye düşmemek için son derece dikkatli olmak gerek,aksi takdirde okurun aklı o filme gider ve bu şiir için hiç iyi olmayacaktır.Ama bunu bilinçli yaptıysak ne mutlu şiire,ne mutlu yazana (böyle örnekler var çünkü).Belki de hiç alâkası bile yok o filmle. Belki de tamamen bunun için vardır.Belki de tamamen ben uydurdum.
Muamma.
Ve aynı şekilde hem redifler hem kafiyeler gözümüze çarpıyor mevsim yaprakları gibi.Etkili. Bu bölümden sonra gelen iki bölüm de aynı ritmle devam ediyor yoluna.Başkaldırı.
Sonraki bölümde karşımıza çıkan:
‘’gebermek-gebe-gece.’’ Birbirleriyle uyum içinde. Güzel bir ifade şekli… ‘’sesimdeki duman ve soğuk serimde aşk ve acı’’
Daha önce çıplak olan bir beden vardır,haliyle çıplak beden üşür.Ve çıplak bir bedene çarpan yağmur taneleri.Görsel olarak hayal etmek de güzel.Şiiri daha etkili kılıyor çünkü.
Ama
‘’yağmur düşkünü kurak kentlerin sancılı yalnızlığı’’ dizesi, bana Yılmaz Erdoğan’ın Kayıp Kentin yakışıklısı’nı hatırlattı.Durun hemen kızmayın,biliyorum çok alâkasız gibi görünüyorlar yine,ama yine de bir benzetme yok diyemiyorum.Aslında hem var hem yok.Daha çok da kelime sıralınışı. Beni buna iten şey ne oldu işte onu tam olarak söylemek güç.Ama bir tınısı var.Bu kötü bir şey değil ayrıca,sadece söylemek istedim. Acaba burada buna mı gönderme yapılmış diye sordum kendime,o kadar?
Yukarıda çıplak olan bedenin üşüdüğünü söylemiştik.Tabii üşümemek adına bir şeyler yapılmalıydı.Yapıldı da:
üşümemek için düşündüm istanbul u , önsözlerini ve ünsüzlerini karanlık bir köşede öpüşen fahişeyi güzeldi’’
Hakikaten de güzel.En az o fahişe kadar.Karanlık bir köşede öpüşmek ve bir fahişeyle hem de.Fahişeler karanlığı aydınlatan sokak lambaları gibidir.O yüzden bütün karanlıklar bir fahişeye âşıktır.Erkekler gibi(kimse üzerine alınmasın).Tekrar okumak gerekir bu bölümü.Gözleri kapayarak ama.
Ben bu bölümden sonra devam edemeyeceğim sanırım.Dağıldım.Özellikle
‘’karanlık bir köşede öpüşen fahişeyi’’ dizesi yüzünden. Belki de final bu dizeyle yapılmalıydı,bilemiyorum.ama beni bu derece etkileyen bir dize belki yazan için o kadar da önemli değildir,onu da bilemem.
(Kelime seçimleri,duygusu,ritmi çok şık ve özellikle imlâ kuralları görmezden gelinmemiş.Böyle olunca da sarılmak kaçınılmaz oluyor şiire)
Fakat final en az o dize kadar kallavi:
‘’ölüm bir kara tahta kadar yakında ecel senin avuçlarında ?’’
Bunun üzerine söz söylemek yakışık kalmaz.
Eyvallah.
Harun Aktaş tarafından 3/15/2013 3:27:44 AM zamanında düzenlenmiştir.
Böyle bir yorum beklemiyordum. Şimdiye kadar böylesi derin yorum gelmemişti.
Geldiğiniz o dizeye kadar herşeyi doğru söylediniz. Hata Mecid in serçelerini bile :) ama orda ikilem de oluşturmak istedim ben. Yani izlemeyenler için farklı izleyenler için farklı bir anlam olsun.
Yılmaz ı çok okurum. Öyle baba laflara gerek yok :) Çünkü şu sıralar ondan etkilenmeyen yazan görmedim. Taş umarım kafasında yara bırakmaz.
Böyle bir yorum beklemiyordum. Şimdiye kadar böylesi derin yorum gelmemişti.
Geldiğiniz o dizeye kadar herşeyi doğru söylediniz. Hata Mecid in serçelerini bile :) ama orda ikilem de oluşturmak istedim ben. Yani izlemeyenler için farklı izleyenler için farklı bir anlam olsun.
Yılmaz ı çok okurum. Öyle baba laflara gerek yok :) Çünkü şu sıralar ondan etkilenmeyen yazan görmedim. Taş umarım kafasında yara bırakmaz.
toplumun kaynaşmış bütün yaralarında saklı senin tuzsuz gözyaşın sevgili şair, bugün de öldü, dünün üstüne devrildi çıplak dağlar, ipi boynunda taşıyan yalnızlar aradı bahçende darağaçlarını bulamadılar sevgili şair,
şimdi sana desem ki bu şiirdeki bütün cümleler bir ağaç olsun meyve versin Adem yeniden yaratılsın senin acılarından...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.