Ölüme Ağıt veyahut Bir SonbaharHerkes uzakta Yüzüm, aynada, uzakta ve Ay ışığı, güneşi kıskandırarak geçiyor yüz çizgilerime yakışan karanlığıyla ey karanlık! Issızlığın ortasında, zamanı unuttur bana ateş böceklerinden korkan bir çocuk gibi sarıl toprağa ki yürünmez mi toprağın altında yahut bir bahar mevsimi kırlangıçların gölgesi dumanlı bir uçuş gibi Susmak, acıyan yüzümü saklayan bedenimin içinde Ruhuma küsmek ve sesimi kaybedecek kadar ağrımak yine işte burada, kimsenin bilmediği bu soğuk toprakta, ölsem Ah bir ölsem, kuzgunların bile otlamadığı bir kış sabahı Hava karanlık bile olsa ölsem ve buna sadece rüzgâr şahit olsa Rüzgâr ki saçlarında sesi ve dilimde adının yangını Alev alev tutuştururken gözlerimin içini ki bahanesi bu Biliyorsun, içim hep yanıp kül olmaya meyilli Bir ,iki ve yaklaşıyor sonbahar ve biliyorsun sevgilim mevsimler,bazen birbirini takip etmezler Dönüyor yapraklar ve titreyerek düşüyor öze Tekrar ısınana değin uyuyor Ve tüm bunların izini zamanı kül eden bir katil sürüyor Üç dört ve tam kış gelecekken… yeni yetme beşin tonlarca kez altında yenik düşerken, acının yankısına aldanıp gözlerim Gözlerim diyorum, gözlerim ve nehir Neden Çingene bir kızın ayak bastığı toprağı ıslatıyor hiç bilmiyorum Seni bir çiçeğin tekrar açma telaşıyla toprağı kavuşur gibi kucaklıyorum Beni affet sevgilim, kabilin özlemini dindiren habil gibi senden kaçıyorum En çok tam da ölecekken, seni sevmenin doruklarında örse inen çekiç gibi titriyorum seni bağışlıyorum sevgilim |