Kuduz SenfoniŞiirin hikayesini görmek için tıklayın balkondan bakarken her yere gidebilirim
bir çıldırışın dibine de inerim... www.youtube.com/watch?v=dJC-UyGhGYs
bu gece ölümle geldim sana
sırtıma incitilmiş ömürlü bir kadın memelerini sürtüyor bulutların ötesinde bir yılan, kendi kuyruğunu yutuyor kadının kocaman oluyor göğsü hücrelerimde ufalanıyor zaman içim, emilmiş acıya bir cenin gibi kıvrılıyor tüm çocukların öcüleri ruhuma sürülmüş hangi çoban onca asır unutmuş ki beni sisli geceler kokusundan tanıyor ruhumu ben ordaydım herşey güzeldi iyiydi ve suçsuz toprağa değdim , bozuldum uygar görünmeye çalışan ilkellik açlıktan öldürmüş masumiyeti bu dünyanın şeytanlarınca ele geçirilmiş ömürlerden önce sesler , sonra haklar alınmış sonra bastırılmış, sonra unutulmuş yıllar şefkatin duvarlara çarpıldığını gördükçe şiddetin şehirler arası kurduğu köprülerinde dolaştıkça olmayan bir güzelliği kaybetmekten korkmuyor insan ışıkları kapandı kâinatın, uyuyor Tanrılar kabuslarla büyüttüğüm çıldırışım ve cehennemden kopma cinnetlerim ürkütücü bir akıntıda işte, ense kökümden düşen fısıltılarımdan oluşmuş bir karanlıkta bir ölümlüden çıkan topaç topaç soluğumla zehirlenmiş bir bedenin atığıyım gölgemle yer değiştirdim sokaklara tükürmek için insan kirini gördüm ve zamanın küfünü sidik kokulu iblisin gülüşünde bekleşen çaresizlikleri de öfkemden dört bir yana dağılmış çığlıklarım ve çığlıklarımdan yapılmış yankım bilinmeyen güçlerin gazabından korkmuyor ipincecik kalmış çizgiyi takip ederek hiçliği anlayıp sustuğum yeri arıyorum anlamsızlığın irini kanıma karışmış çoraklığım ondan belleğim ateş dağı güneşi eritmiş kalbimle ışığı boğulmuş karanlığımla geldim bütün doğrularımı yamyassı ezdim bütün kuralların çiğnenmişliğiyle zifiri bir isyanı yırta yırta geldim tabanımda kaldı evrenle hesaplaşmanın zıplayışı kalbin açıktı, yüzün ak hüzün atığı molozlardan yapılma en çirkinim ben öylece durdum sessizliğin içinde dinle , dudaklarımdaki zehrin delilik halini arsenik bir tene dikilmiş kalaylı kızıllıktaki gözlerin söylediklerini minareler çanlar inekler nehirler bana benziyor kavruluyor bulanıklaşıyor çürüyor inancım mırıltılarım susuz kalmış hayvan hırıltısı korkuyorum içimdeki vahşiden ruhum huzur için yanına geldi al koynuna, ısıt biraz dudaklarınla su içir tecrit edilsin tekinsizliğim kollarında ölmek cezam olsun ya da karabasanlarımdan çek çıkar uyandır beni yaşam bu kadar tatsız değilse kahvaltıda bal yedir... |