mutsuzluk...mutsuzluğun sınırları,çocukluğumuza yalancı- bayramlıklar giydirdiğinde genişledi; artık bütün duaların- dilencisiydik bayram namazı çıkışlarında… sesimizi göç kuşlarına bağışladığımızda ise ağlamayı topladık kendi yarattığımız hikayelerin içinden… bundandır belki de bir ağlama duvarına yarım ağız düşmüşlüğümüz… bu halimize bir isim veremedik yıllarca gülümsemek kendine müebbet bize ise gıyabındaydı hep hoşgörü kendini astığında bir türkünün nakaratına anladık ki kulağa hoş gelen her ezgi dudak kıvrımlarımıza düşen bir ağıda gebeydi her yas bir sus payıydı saçları ağaran zamanda… sonra yarım yamalak önsözlerde bulduk kendimizi cümleler giyindik kuşandık mutlu şiirlerden bir gecekondu yaptık düşlerimize yorulduk büyümüşlüğümüzden yeri geldi çocuk olduk- tören alanlarında, yeni yurtlar bulduk yurtsuzluğumuza kendi biyografimizi aynaya karşı okuyup ve bilerek unutup kimsesizliğimizi budala bir gülüşle ağladık halimize… mutsuzluğun sınırları bayağı genişledi… pencerelere bile tel örgüler çekiliyor yalnızlığımız çok rahat can versin diye… kızılcan |
susarsan eğer aklı başında bir şair gibi
sessizliğin kafiye olur
iç çekişlerin devrik cümle...
Anlayamıyor olman yaşamana engel değil uzun zamandır
Yaşayamadıklarını anlıyor olman sana kazandırmadığı gibi...