Kırk Yıl Sonra -9- Ne Zaman/ b... ne zaman bir sazın teli inilese dertli dertli ne zaman bir yanık türkü duysam düğünlerde bile söylense oynanmayan başları bir o bir bu yana yaslatan gözleri dolduran yanık, uzun bir türkü “ahhh” ile başlayan gurbette olduğumu hatırlarım.. gözlerim dolar burnumun direği sızlar nefesim daralır boğazıma bir şeyler düğümlenir şuramda bir sızı içim ürperir bitmek bilmez bir ağlama nöbetinde gözlerim kanar yüreğim ha deyince kendime gelemem gurbeti yaşarım.. …. bir gurbet türküsü alır-götürür beni başka yıllara akranlarımı özlerim çocukluğumu köyü, keçiyi-koyunu eşeği, öküzü, çilekeşliği, hatta! köpeğimizi boğduranları, ekinimizi güdenleri, anımızı kakanları bizi çekemeyenleri, hor görenleri, beni oyuna almayanları, top oynarkan çelme takanları tepeden bakan akrabaları, bizim oğlana kız vermeyenleri, bizim kızı oğlanlarına layık görmeyenleri, anamı akrabadan saymayanları bizim iki keçiyi sürüsüne almayanları, ziyana girdi diye muhtara kapattıranları, … köydeyken en sevmediklerimi, korktuğum köpekleri, öldürdüğüm yeğe kedileri kuru ekmeği, yavan aşı beni döven oğlanları elimi kesen kör bıçağı, hakkından gelemediğim işleri, ayağıma batan dikenli çetiyi, demir dikeni, ulamayı, ayrığı, kişnişi, acımığı, kımılı, süneyi, yavsığı, göğeni, sivrisineği yanağımdan sokan bambılı, parmağımı sokan eyi böcüyü elimi ezen taşı geçit vermeyen çalıları, sarıbaş tikeni ulaşamadığım dalları aç kaldığım zamanları, çaresizlikleri, … bilseniz nasıl özlerim.. o hani gönülden dilenen hayır duaları var ya hala beklerim.. ... |
kırk yıl sonrada olsa köyü koklamak çalının gölgesinde ....