Göçelge
yurdumu sormayın bana
limon bahçelerinde çaldım tenimin rengini saçlarıma çiy düşüren güneşi doğmayan sabahlarım var benim kendime çekiliyorum sesimle beraber içim göçelge yelkensiz gemisiyle açılmış denize, peşinde koştuğum hayat hani sonbaharda asmanın çıplak dallarına tüneyen tir tir titreyen kuşlar vardır ya hani sanki dökülen yaprakların yasını tutuyormuş gibi boynunu büken kuşlar gibiyim annemden duymuştum hafif olurmuş uykusu rüyalarını hazan vuran çocukların gözlerim sisi gibi, sesi gibi iniltisi gibi derin bir gölün iç çekmelerimi, hüzünlü hallerimi sustuğumda söyleyemediklerimi bir ben bilirim çekmezse elini kış, güler mi bahçe varsın çığ düşürsün saçlarıma güneşi doğmayan sabahlar bıktım yeşermesini beklemekten kırılan dallarımın kayıp parçalarımı aramıyorum artık kaybettiğim her savaş için bir çizik atıyorum gülücükleri çalınmış yüzüme öğrendim yitiklere el sallayan eller gidenlerin ardından bakan gözler sadece üşümeyi öğrenirmiş öğrendim ah benim ellerinde korku taşıyan düşlerim ah benim yaprak döken çiçeklerim kapıları kapanmış, panjurları çekilmiş kimsesiz evler gibiyim ne yana baksa, ne yana dönse alazlanıyor göz bebeklerim zifiri karanlık gönlümün gecesi hayat nedir ki gidenlerin ardından bakmaktan başka ateş kusar yalnızlık, taş taş üstünde kalmaz Müsadenizle |
gidenlerin ardından bakmaktan başka
ateş kusar yalnızlık, taş taş üstünde kalmaz