Usta…“Giyindim ellerini Artık yaşamaya hazırım usta…” Kimse inanmıyordu, terimin yanağıma tozlarla çizdiği soyutlukta Açan çiçeğin sen olduğuna Ya da ateşle arınacak alnımdaki yağlı lekenin O yangından kaldığına… Kimse bilmiyordu hiçbir eşyanın dilini, Oysa bir çay bardağının, aynanın, kapanmış bir valizin Bir kokunun ve bir yolun anıları, Sevmek kadar zor, sevmek kadar kolaydı. “Dök hüzünlerini zamanın doruk noktasına Sinsi olmasın ayrılık.” Hep dünyaya çıkıyordu Mutluluğun kaybetmek olduğu mekânların adresleri Kazandıkça eksilen bir lisanı anlamak zorlaşırken Biz, kaybettikçe çoğalmayı seçiyorduk. Sonunda kendimiz oluyorduk, benim gözlerim büyüyordu, Görüyordum; Her kapı ayrı bir his uyandırıyordu Varlığım ve yokluğum kadar varmak oluyordu yaşamak. “Hasret sevmekle mi başlar, Senden ötede midir sınırı maveranın?” Ne kadar kutsalsa o kadar tenhalaşıyordu yürünen yol Yükümü, vazgeçtiklerimce hafifleten bir mevsimin serenadıydı İkiyi bire indirmenin arifesinde bir yağmur, Ve aşk, yalnızlaşıyordu… “Usta söyle, kaç yalnızlık ediyordu aşk, ya da kaç terk-i diyar Ve aşkta gerçekten var mıydı hayat?” 31.12.2012 |