Karışık Şiirler-1Deliler aşık olur . öyle değil mi ? Zaten en son , Mecnun Leyla’ya aşık olmadı mı ? O da kafayı yeyip , delirmedi mi ? Kim ne derse desin. Bu benim düşüncem. Deliler aşık olur... Ama sizce de öyle değil mi ? "Şimdi nereden çıktı bu deli saçması?" Der gibi bakmayın ama öyle. İsterseniz aşık olunca neler oluyor? Sizlere şöyle kısa bir özet geçeyim. Ne dersiniz? Şimdi... Aşık olunca öncelikle, boşvereceksin dünyaya. Satacaksın herşeyin anasını, İsyan edeceksin her bir şeye, Sitemlerle açacaksın gözünü, her bir güne... Uykunu dağıtmak için, yüzünü yıkamayacaksın. Kahvaltıda seni bekleyenlere günaydın demeyeceksin. Zaten o kahvaltı sofrasına da oturmayacaksın. Hemen sokaklara atacaksın kendini. Haaa... Evden çıkarken büyüklerden hayır duası falan da almayacaksın. Dışarda durum değişecek mi sandın? Aynı durum ve de vaziyet burada da, Halihazırda devam edecek. Kimselere selam sabah vermeyeceksin. Zaten gözün görmeyecek ki kimseleri. Ne gezdiğinden birşey anlayacaksın. Ne de gördüğün güzelliklerden. İçine oksijen bile çekmek istemeyecek, Gidip , bilerek ve de kasten karbondioksit çekeceksin. Sokak aralarındaki köpeklere taş atmayacak, Gelin ısırın der gibi üzerlerine giecekesin. En tenha, en ıssız yerer nerelerdeyse, Kendini gezmek için oralara atacaksın. İnsanlardan kaçmak ve de yalnız kalmak için, Her zaman oraları tercih edeceksin. Yalnızken, kendini dinlemek isteyeceksin. Ama duyamayacaksın. Mantığınla düşünmek isteyecek, Kalbini aradan çıkarmak isteyeceksin. Fakat saece akıllarda " güzel bir fikirdi" Diye kalacak bu isteğin. Hiç bir zaman mantığınla düşünemeyeceksin. Her zaman kalbinin esiri olacaksın. Sanki vücudundaki tüm organlara , Emirleri beynin değil de ,kalbin veriyormuş gibi olacak. Çünkü neye, kime baksan Kalbinin istediğini göreceksin. Çünkü neyi, kimi dinlesen Kalbini istediğini duyacaksın. Güneşin batıpta, akşam olmasını hiç istemeyeceksin. Hele hele... Geceleri o yorganın atına girmeyi hiç mi hiç istemeyeceksin. Uyku zaten gelmez. Gelse de istemezsin. İstesen de istemeyeceksin. Çünki rüya sinemasındaki Vizyonda olan filmleri göreceksin. Görünce de emin olabilirsin ki, Bir daha hiç uyumak istemeyeceksin. Eee... durum böyle olunca, Bir isyan da gecelere edeceksin. Tam anlamıyla bir isyankar , Olup çıkacaksın. Her şeyi zarar ve de ziyan olan bir isyankar. Neşeli şarkılar dinlemeyecek, Arabesk şarkıların abonesi, Hasret Türkülerinin sevdalısı, Ayrılık havası taşıyan sanat musikisinin hastası olacaksın. Bir vakit sonra, Geceyle gündüzü ayırt etmeye gerek duymayacak, Diline hangisi kolay gelirse, Farketmeden birine gece, birine gündüz diyeceksin. Dilediğin gibi yaşayamayacak, Kalbinin esiri olacaksın. Temel hak ve özgürlükleri sadece ders kitaplarında var sanacaksın. Mutlu olanlara bakıp, bir daha isyan edeceksin. Böyle yaşayınca ben Deli dedim kendime. Kendimi kandırmak için de ; Deliler aşık olur öyle değil mi ? Deyiverdim sizlere. İster deli deyin, isterseniz avare. Ne duyarım , ne de görürüm sizleri. Kalbimin sesine kapılmışım bir kere. Onun için , kafanıza göre takılın. Ve de dilediğinizi söyleyin bizlere... ------------------------------------------------------------------------- Yani… Ne olurdu yani sevseydin ? En azından şu şarkıların hatırına, En azından şu sözlerin name name , inci inci kulaklarda çınlamasına be… Yani kendim için değil, Şu şarkıların dileği havada kalmasın diye anlıyor musun ? Ne olurdu yani ? Şöyle alttan alttan gülümsesen yüzüme, Derin derin çakdırmadan baksan gözlerime… Elimi tutmasan da yanımda dursan. Birgüncük bari be, Birgüncük bari oynasak şu sevgilicilik oyununu. Oynasak ne olur biliyor musun ? Ne mi olur ? Dünyalar benim olur. Kimseler üzemez bir daha. Hiçbir şeyler yıkamaz. Ne olursa olsun takmam kafama anlıyor musun ? Ama anlarmısın ki sen ? Anlayabilirmisin ki ? Anlamazsın … Yaşın yirmi iki olsa da ; Sen beni anlamamak için, bilerek ve de kasten, Sanki zeka seviyen sıfır altı yaş grubuymuş gibi davranıyorsun. Yani beni anlamamazlıktan geliyorsun. Dalganı geçiyorsun. Gıcıklığına anlamıyorsun yani. Aslında anlasan ne güzel olurdu. Yahu en azından bir gününü bana ayırsan. Zaten bir gün yirmi dört saat değil mi ? Ee onun da gecesini çık, Sonra tekrar akşam oluyor onları çık. Ne kaldı geriye ? Şöyle sabah yedide yok yok altıda buluşsak. Kargalar bokunu yemeden, Millet işine gücüne bile gitmeden anlıyor musun ? Buluşsak seninle… Simitli çaylı klasikleşmiş kahvaltımızı yapsak önce. Sonra atsak kendimizi sokaklara, Dilediğimizce gezsek, Irmak kenarlarında, sokak aralarında… Ne bileyim işte, Amasya’mızın en güzel , en turistik yerlerine havamızı atsak. Bak desek, bakın desek biz birbirimizi seviyoruz be… Ne bileyim filmlerdeki gibi, İşte kağıt helva alsam sana, Aslında filmlerde göze hoş geliyor ama, Yani bana sorarsan şayet, Yani benim fikrim bu, Ben pek hoşlanmadım. Gene de senaryonun ruhuna aykırı olmasın diye, Kağıt helva yemen şart bence. Sonra belediyemizin günümüz çocuklarına bir armağanı olan, O güzide, o şirin parkımıza gitsek. Salıncakların tümü dolu olsa da sorun değil. Ben birini önce güzellikle, Güzellikle olmazsa zorla ve de kaba kuvvetle boşaltırım yani. Boşaltırım orasını dert etme sen. Sallasam seni sonra… Uçursam yani göklere doğru… Yani nasıl biliyor rmusun ? Yani kendini Türk Hava Kurumumuz’un uçaklarından birisinde hissetmezsen, Ücretleri geri gişeden iade edebiliyoruz. Yani o derece yani. Sonra espiri yapsam, şaka yapsam, Güldürsem seni… Gülmeni izlesem sonra… Gamzelerine baksam, Baksam öyle kedinin ciğere baktığı gibi anlıyor musun ? Ne bileyim yani her dakika tekrar aşık olsam sana… Elimi uzatsam, tutmazsın sen ama, En azından böyle tutarmış gibi yapsan uzaktan. Gözlerime bakmazsın ama, Bugünün hatırına hiç değilse, Şöyle boşluğa bakıyormuş gibi ha… Ya da ne bileyim işte sevabına baksan bikerecik. Gözlerimin taa en güzel , En lüks yerindeki seni görsen. Sonra işte ne bileyim öpmezsin ve de öptürmezsin biliyorum ama. En azından şöyle uzaklardan haa.. Yanağını uzatsan bana, Ben de uzaklardan öpsem, Öpsem… Öpsem kana kana bee… İçimden geldiği gibi, Karışmasan sen… Bir daha böyle bir şansımın olmadığını bildiğim gibi ha? Sonra… Sonra sen de taa uzaklardan öpsen beni. Sonra tekrar gözlerime baksan, Sonra da … Sonra da bir şey demeden gitsen işte. Ardına bile bakmadan öyle. Düşünmeden, sadece gitmek için gitsen. Kötü mü olurdu yani, Bana şöyle bir günü bağışlasan ? Bu garibanı sevindirsen, Hayır duasını alsan ne olurdu yani ? Yani çok yerde çok sevabın mı var sanki ? Hem ne demişler ? Kimin aşkı kimin ne bileyim duasımıydı neydi işte. Gerçi bu laf böyle değildi ama, Yani insanda kafamı bıraktın sanki… --------------------------------------------------------------------------------------- Kimsin? Nesin? Necisin? Hiç tanımıyorum Sen’i… Neredesin? Neylersin? Hangi zamandasın? Hiç bilmiyorum Sen’i… Hiçbir Şirin’de göremedim Sen’i… Bulamadım… Bazı, bir gülün kopan yaprağıydın, Bazı, geceyi aydınlatan dolunaydın, Bazı, soğuk düşlerimi ısıtan sobaydın, Bazı hayaldin, bazı rüyaydın… Gel gör ki; Sen ben de hiç gerçek olmadın, Olamadın… Kimi gözyaşımdın, Kimi kırık kanadımdın, Kimi duamdın, Kimi bedduamdın… Ne var ki; Sen ben de hiç var olmadın, Olamadın… Yeri geldi pes edişimdin, Yeri geldi direnişimdin, Yeri geldi seslenişimdin, Yeri geldi özleyişimdin… Lakin; Sen bana hiç gerçek olup gelmedin, Gelemedin… Sensindir diye başkalarının elini tuttum. Kafamda bir sürü senaryo kurdum. Kaç tanesinden sensindir diye, bir sürü laf yuttum. Neylersin ki hepsinde Sen’in susuzluğunla kurudum… Söyler misin, Sen kimsin? Nesin, necisin? Neredesin, neylersin, hangi zamandasın? Gerçekten var mısın? Varsan tam şimdi mi varsın? Yoksa benden önce mi vardın? Ya da sonra mı var olacaksın? Hangimiz geç kaldık? Söyler misin, biz kime ne yaptık? Neden bir birimizden bihaber yaşıyoruz ve de yaşadık? Kimin tavuğunu kışladık? Kimleri kınadık? Kimlerin ahını aldık? Lütfen söyler misin, biz bunları hak edecek ne yaptık? Sen benim alın yazımsın, alnımın yazısısın. Ey alnımın yazısı söyler misin, şimdi Sen ne yaparsın? Sen de, ondan bundan beni arar mısın? Dağlardan taşlardan beni sorar mısın? Belki ulaşır diye, bilinmeze mektup yollar mısın? Ne de olsa ben de Sen’in alnında yazanım; Gelmiyorum, Seni bulmuyorum, Alıp kaçmıyorum, Çağrılarına kayıtsız kalıyorum diye, Sen de bana kızıyor musun? Özlüyor musun? Ağlıyor musun? Birileri sorunca susuyor musun? Hayallerinde düşlüyor musun? Hadi ne olur söyle, şimdi ne yapıyorsun? Varsın Sen biliyorum. Hep sesini duyuyorum. Hiç bilmesem de Sen’i, bak tam şimdi elini tutuyorum. Bak şimdi de gözlerine bakıyorum. Hadi ne olur gel, Sen’i bekliyorum. Neredeysen hadi artık gel. Ben yoruldum. Ferhat gibi olmasa da dağlara balyozumu vurdum. Mecnun değilsem de ben de aklımı unuttum. Sen yoksun diye herkeslere gönül koydum. Ancak artık yoruldum. Bir insan susuz ne kadar yaşar ki? Senin susuzluğunlar bir ömür geçirdim. Ben hep Sen’i bekledim. Hadi bir Şirin’lik yap, gel peşimden Sen’de. Leyla’nım diyorsan, hadi gel artık be. Ben tükendim. Kaybolup gittim. Gidişim son gidiştir. Gidip de dönülmeyecek tek yerdir. Beni yolcu eden Sen’in hasretindir. Hadi ne olur gel son dakikada. Filmlerdeki gibi vazgeçeyim gitmekten. Şımarayım biraz. Sonra nazlanayım. Sonra da hesap sorayım San’a… Sonra basayım bağrıma. Başımı yaslayım omzuna. Hadi ne bakıyorsun, saçımı okşasana. Okşarken bana Türkü mırıldansana. Ya ne duruyorsun öyle? Say ki seninle yeni doğdum. Daha küçücük çocuğunum. Bir az çocuğunu şımartsana. Kokundan koklatsana. Koku dedim de; Söyler misin Sen nasıl kokuyorsun? Hadi gel artık alın yazım , n’olursun… --------------------------------------------------------------------------------------- Neredesin? Bana "sen aşık mısın" diye soruyorlar... Ne diyeyim onlara? Sen söyle... Hadi gel de, Sen söyle… Sevdim ama diyemedim olmadı işte… Unutmak istedim, Hatırlamamaya çalıştım, Yırtıp atarım dedim olmadı… Olmadı işte… Ne yapayım şimdi? Hadi gel de, Sen söyle… Seni herkeslerden çok sevdim, ancak; Herkesler gibi sevgimi söyleyemedim… Beceremedim işte, olmadı… Yalvardım San’a Sen duymadan, Özledim Sen’i Sen bilmeden, ama; Sana duyuramadım, sesimi çıkaramadım işte, olmadı… Çok mu geç kaldım deyim, Korkuma gene mi boyun eğeyim? Hadi gel de, Sen söyle… Seni severken, ne sen de sev dedim, Ne de sevildiğini bil dedim… Senden Sen’i isteyemedim, Adam olup isteyemedim işte, olmadı… Şimdi beni sevdiğine inanmıyorum diyorsun… Çıkarıp içimdeki seni göstereyim mi? Ya da çekip buralardan gideyim mi? Ne yapayım? Hadi gel de, Sen söyle… Söyle ki bunca yıl hiç duyamadığım sesini duyayım, Bu filmin sonu nasıl biter? Ben ileri sarıp da göremedim sonunu, olmadı işte… Hadi gel de, Sen söyle… İçten, yürekten edilen dua bir gün mutlaka olur mu? Hayaller bir gün kesin gerçekleşir mi? Uzatılan el bir gün garanti tutulur mu? Kimse söylemiyor bunların cevabını, Hadi gel de, Sen söyle… Sevenler sevilir mi bir gün? Hiç gelmeyen sen gelir misin bir gün? Gelir misin? Hadi n’olur konuş artık, Ölüp ölüp diriliyorum, Yıllar önce söylemedim diye, Her gün yıllar öncesindeki bana küfrediyorum… Ama yapamadım, söyleyemedim, beceremedim… Beceriksiz aptalın, eşeğin birisiyim ben… Ama sen hiç sevgi yolunda saçmalamadın mı? Hadi gel seni çok istiyorum, olmadı işte o zamanlar… Şimdi ne yapayım ben? Hadi gel de, Sen söyle… Sana söylemeden önce umutlar yaşatırdı beni, Belki bir gün der der avuturdum kendimi… Şimdi biliyorsun ama inanmıyorum diyorsun… Ben seni hiç hak edemedim demek ki… Beceremedim, başaramadım olmadı işte… Şimdi inanmadığını bile bile yaşamak içimdeki seni acıtıyor, Beni acıtıyor… Ölüyüm, gidiyim mi artık, ne yapayım? Hadi gel de, Sen söyle… Ölünce unutur muyum seni? Ya da ölünce inanır mısın, anlar mısın beni? Hadi artık dayanamıyorum… Gel artık, seviyorum de artık… Hadi n’olur dayanamıyorum, ölüp gideceğim… Seninle sensiz yaşamayı biliyorum ama, Seninle hiç yaşamayı başaramadım, beceriksizim, olmadı işte… Olmadı… İçimdeki seninle değil artık, gerçekten seninle yaşamak istiyorum… Günah mı bu? Suç mu bu? Ayıp mı bu? Hadi n’olur, Hadi gel de, Sen söyle… Ben kimim? Ben neyim? Deli miyim, avare miyim? Yoksa işe yaramaz bir serseri miyim? Neyim ben? Hadi gel n’olur… Hadi gel de, Sen söyle… -------------------------------------------------------------------------- Ne ozanlar, aşıklar, şairler; ne Türküler, sözler, şiirler Yazmışlar da anlatmışlar bu aşk-ı cehennemi Şimdi benim gibi bir fakirin yazdığından ne olur ki? Şu an çekip gitsem, bir an düşünmeden, duraksamadan Sorgulamadan seni, gözlerine bakmadan, kaçıp gitsem Sen en kara günün, en körkütüğünde koyup da gittin. Ben en mutlu anın, en orta yerinde gitmişim, ne olur ki? Ne koçyiğitler, ne yakışıklılar, ne selvi boylular Sevmişler de ayaklarının altına milyonlar koymuşlar Benim gibi çirkinin, bir ekmek parasından ne olur ki? Şimdi telefonlara bakmasam, kapatsam kapıları açmasam Dinlemesem seni, sevgini umursamasam, susup dursam Sen en güzel çağımın, en güzel gönlüne konup da uçtun Ben en sevgisiz kalbine bakıp da dursam, ne olur ki? Ne kışlar, karlar, ayazlar, fırtınalar, sopsoğuk geceler Nice zalimi dondurmuş da bir seni üşütememişler Benim gibi bir yel coşup dursa bir gece, ne olur ki? Başka güzellerle gönlümü eylesem, geceleri gelmesem Beklesen sen, aldırış etmesem, günümü gün etsem Sen en muhtaç anımda beni, bir piç gibi terk edip de gittin. Şimdi ben seni bir öksüz gibi sahiplenmişim, ne olur ki? Bakmıyorsam şimdi sana, sanma ki özlemediğimden Sanma ki, kırgınlığımdan ya da öfkemden, nefretimden Vallahi hiç birisi değil, üzülürüm öyle düşünürsen Bakarsam bilirim ki, olan bana olur, sana ne olur ki? Giderken “Gidebilir miyim’i”, gelirken “Gelebilir miyim’i” Adam yerine koyup da beni, sormadın bana hiçbir şeyi Haydi şimdi sen ben ol yerime geç, dur orda öylece Sen cevap ver şimdi; kalsan ya da yine gitsen, ne olur ki? ---------------------------------------------------------------------------- Hey gidi cimcimem heyy! Bi sen eksiktin zati. Bi sen kusur kalmıştın diği mi? Sen de kurduğum gecekondu düşlerimi gammazladın ha? Sen de göz koydun öyle mi işportadan düşürdüğüm ucuz hayallerime? Yer sofrasında böldüğüm bi somuna sen de yaptın mı yapıcağını? Dizdin mi boğazıma bi tas çorbayla, bi lokma ekmeği? Sen de kahpe feleğin aşifte bi yardakçısı mı çıkacaktın hikayenin ortalarında? Hadi konuşsana, susmasana, söylesene, desene be! Hey gidi şirinem heyy! Şiirlerde bi imge olarak mı kalacaktın sen de? Bi şelale misali coşacak mıydın gözlerimin pınarından? Hırsızlamaya getirip sen de mi çalacaktın delikanlı ömrümün en baharından? Talan mı edecektin sen de gönül köşkümü en tabanından? En ortasından mı vuracaktın kalbi mi, hiç canı acır mı diye umursamadan? Yakacak mıydın içimi, cız bız mı yapacaktın bi çift gözümü? Küfür mü olacaktın ağzımda, sen de mi kötü konuşturup günaha sokacaktın? Körkütük gecede bozuk frekanslarda hicaz makamından şarkı mı olacaktın? O masum çehrenin ardında aslında sen de mi acımasız bi celladdın? O dar ağacının altında çakaraktan tekmeyi aşkımı nasılda sallandırdın? Bi mezar taşı da sen mi olacaktın başucumda? Yattığım yerde sen de mi sızlatacaktın kemiklerimi? Son arzum mu olacaktın ölürken ki? Tek muradım mı kalacaktın dünya gözüyle görürken ki? Tek hakkım mı vardı bu çocuksu aşk oyununda? Tek yanmalı mıydı bu dandik oyun, başka canım yok muydu? Bu muydu ki bu filmin sonu, böyle miydi ki biterken ki son yazısı? Hani hep iyiler kazanırdı Yeşilçam’da, hani yoksa izleyici bileti geri isterdi? Böyle miydi ki benim muhabbetim, böylesine boktan mıydı? Çoktan gırgıra başlamamış mıydık, gülmekten ölmez miydik şuan? Dolusundan bakmıyor muyduk bardağa? Tam şimdi en kötü günümüz böyle olsun demiyor muyduk? Demiyor muyduk ki bi zamanlar; bizi kimse ayıramaz diye? Diyerekten sarılmıyor muyduk birbirimize? Birbirimize, gözlerimiz gözlerimize, ellerimiz ellerimize vermemiş miydi sözünü? Hey gidi canımıniçim heyy! Hiç görmüş müydün ki beni böyle? Hiç duymuş muydun ki ağzımdan bi küfür şöyle? Konuşmazdım ki zati ben, sen konuşurdun, seni dinlerdim ben. Bırak rakıyı votkayla beyazlaştırıp fondiplemeyi, sigara dahi içmemiştim hiç. Hiç küsmemiştim hayata, kızmamıştım tüm insanlığa. Kaybetsem de yılmamıştım bu kadar, pes etmemiştim hiç. Hiç denk geldiğim bi ayrılık sahnesinde kalakalmamıştım televizyonda. Gitmek, ayrılmak fiilleri hiç bu kadar yüklem olmamıştı devrik cümlelerimde. Devrilmemişti boynum ve de rüya imparatorluğum hiç yıkılmamıştı. Senden yine sana geçen bi hanedanlık yönetiyordu kalbimi. Buyruklarının iplenmediği bi bölgesi bile kalmamıştı, Fetih marşların okunmaktaydı en uç sınır şehirlerimde. Ferman senindi her daim, senin kalıntıların şimdiki de bu halim. Sağ yanım kutsaldı hep, sarıldığımızda kalbin hep oraya denk geliyordu Ve ilk kurulan Türk Devletlerinde ikiye ayrılınca her zaman batı doğuya itaat ediyordu Ve de ben haritaya her bakışımda sol yanımda batı, sağ yanımda doğu duruyordu Öyle aklımda tutuyordum doğumla batımı, öyle kodlamıştım kendimce Ve her zaman doğru bilirdim tarih hocası yazılı sorusu olarak yöneltince… Bi sen vardın beni durdurup, kendini dinlettiren. Bi de ben vardım bi zamanlar, senin için kalbine fazladan mesai ettiren. Sendikam bile yoktu, haklarını korumaktan aciz garip bi aşk işçisiydim. Fakirdim, kendimi bildim bileli işe giderdim. Basit şeylere sevinir, Sadri Alışık’ın sanki beni oynadığı siyah beyaz filmlerini izlerdim. Galatasaray galip gelince dünyalara sığmaz, iki oda bi mutfaklık evde sessizce sevinirdim. Mahallede çöp tenekelerinden kurduğumuz hayali kalelere şut çekerken Ve de çalımlarken çocukluk arkadaşlarımı ben hep o 10 numaralı Hagi’ydim. Hey gidi bitanem heyy! Bak uzattıkça uzattım lafı, iyice zırvaladım, cılkını çıkardım, tadını kaçırdım. Şimdi nasıl bitiricem ki bu lakırdıyı, sonunu nasıl getiricem ki? Nereye bağlıycam ki sonunu, nasıl bi sona bağlayabilirim ki? Hep sen bağladın sona, bense bu gerzek diziyi hep devam ettirmedim mi ki? Her sene bitecek dense de, yeni sezonda izleyicilerle yeniden buluşturmadım mı ki? Canımdan daha bi çok sevmedim mi ki? Nasıl bitiriyim ki şimdi sözü? Ne yapar, ne ederim ki bitirince? Ne konuşurum ki o zaman kendi kendime? Hangi sözü duyarım ağzımdan, hangi hayali kurarım kafamdan? Ne farkım kalır ki mevtadan? Bitirmiycem bu lakırdıyı. Böylece yarım yamalak bırakıcam. Bi kaç saat sonra, bi kaç şişe şarapla deniz kıyısında, Balıklar ağlarken, vapurların motor seslerini dinleyerekten, Sırf ben dilek tutmayım diye kaymayan yıldızlara nanik ederekten, Yarım bıraktığım yerden başlayaraktan, Devam ettirerekten muhabbeti hep bu zamazingoları anlatıcam... ------------------------------------------------------------------- Susamak musamak varken, ben sensidim. Herkesin sevdiğini en fazla göresidiği gibi göresidim seni. Gözlerine bakasım, saçlarını okşayasım, ellerini tutasım var. Varlığının mutluluğunu yüreğimde hissedesim geldi. Kızarmısın diye hiç umursamadan ve hiç usanmadan öpebildiğim kadar öpesim var. Şimdi sen yoksunya, yokluğunu bi kaç küfüre sığdırasım var. Dostlara senden bahsedesim, hep senden konuşasım var... Var işte bişeyler seninle ilgili hayalimde, hayatımda, ömrümün geçmekte olan zamanında... Herkeslerin sevdiğine ayırdığından daha bi fazla zaman ayırmak ve düşünmek istiyorum gözlerini... Sözlerini kulaklarım hiç unutmasın istiyorum... Vallahi her gece Allah kabul eder mi bilmem ama ben bildiğim duaları okuduktan sonra bitek seni istiyorum... İstiyorum işte, önceki zamanlarda yaşamış esaslı sevgililerin birbirlerini istemeleri kadar, belki de daha da fazlası kadar... Kendi kendime konuşmak neymiş, bilmezdim evelden... Eveli zamanda böyle değildim ben ve bana yazmazdı böyle aşk meşk romanları... Lakin artık sen olmasan da, senin hayalin yaşamakta yüreğimde... Ya bi de hayalin yerine sen olsaydın, heralde az buçuk kalan aklım temelli giderdi... ------------------------------------------------------------------ |