kapan(an) kapılarYapraklarını dökmüş şu ağaç kadar ıssızdı Ve sessiz Kar yağsa diye dua eden kız çocuğunun sesini boğdular Bir aralık ayı Hep yağmur yağdı yüzüne Yağmalandı Yaralandı Aralanmadı insaf kapısı Hiçbir el kapı tokmağına uzanmadı. Olmakla ölmek arası bir yerde Göz kırpıp kaçıyordu mutluluk Başka bedenlerle çarpıştı. Düştü, ayağa kalktı. Öyle hemen yılmadı yani kadere küsüp, direndi. Keder de ne vefalıydı! Bırakmadı elini bir kerelik Hep yanında yürüyen yol arkadaşı, sırdaşıydı. Sır taşıydı yaşamak olgusu, sert Buz gibi soğuk. Yeltenmek bile fiil sayılırdı oysa. Gecenin içine bir kibrit çakılsa Anlık da olsa inanacaktı Işığın varlığına. Çektiği fotoğrafı gözkapağına asacaktı Ümitlerini fotoğrafa… Sonra; Bir uçurtmanın peşine takılacaktı ayakları Kolları göğe yükselecekti Ruhu bulutlara tırmanacaktı Yüzüne çarpan rüzgarla yarışırken Hızından sarhoş Anımsayacaktı yaşadığını. Olmadı. İnanmak da inkar etmek kadar kötüydü kimi zaman Kapılar ve pencereler sadece içeri açılmazdı. Bedeninden çok ruhu süründü kapatmaya giderken -Umut taciri kolları- Işığın olmadığı yerde gölge oyunları da olmazdı. Kapandı onlarla beraber hülyasına. Büzüştü daha az üşümek için. Gerisi derin bir uyumaktı. Uyudu. |
mutluluk hem yanımdaydı
ama ben ona dokunamayak kadar uzaktım
sevgımleee