Buğulu Camların Arkasındaki Yaramaz Çocuk
Hava yine buz gibi
Yine insanlar soğuk. Kar taneleri foklar kadar yalnız. Ben ise rüzgarla fısıldaşıyorum. Sen ise rüzgarla dans ediyorsun, Bir kır çiçeği gibi. Benim yüreğim kır değil, Çöl... Yer arama kendine boşuna, İğne gibi batar kaktüsler her tarafına. Ana avratça küfür edesim var gözlerine, Nasıl bir bakıştır o. Yağmur yağıyor, Kalbim ıslak, Bedenim kuru. Kalbimi kurut sıcaklığınla, Soğukluğundan bir şey görmedim nasıl olsa. Cenaze törenim çok kalabalık (!) , Maşallah! O da boş vermiş ölümü, Dirimden ne gördüyse artık. Eski Türk filmleri gibi Siyah beyazdı hayatım. Sen varken grileşti. Kalbim buğulu, Her çocuğun yaptığı gibi sende bir şey yaz. "Seni seviyorum" çok uygun mesela. Hava yine buz gibi Yine insanlar soğuk. Özgürlük, Beş parasız bir adamın bira çalması gibiydi. Yine o adamın köşe başında ölmesi gibiydi. İnsanların çoğunluğu Ana diliymiş gibi Yalnızlığı her laf ebesine katıyordu. Hayır olsun deyip geçiyordu birkaç insan. O ise buğulu gözleriyle bana bakıp duruyordu, Yalnızlık ana avradın olsun, Yeter ki içini çeke çeke, Kirpiklerini sile sile, Gözlerini yuma yuma, Bana "seni seviyorum" deme! De, Ama öyle deme. Bir katını kaçak diktiğim acılarım, Zabıtalar tarafından yıkılmasın. Lazım onlar bana, Hediye edeceğim onları sana. Cenaze törenim çok kalabalık (!) , Maşallah! Tek bakkalın çırağı gelmiş, Ona da kılım zaten. Geçen ekmek ve gazete siparişi vermiştim, Gazeteyi okumuş, Buruş buruş etmiş puşt kurusu. Bir gazete zevkim vardı, Onu da içe etti. Hava yine buz gibi Yine insanlar soğuk. Şehir sakin, İnsanlar hain. Trafik felç, Mavi kapak toplayalım, Tekerlekli sandalye lazım trafiğe. Buğulu camlardan dışarı bakıyor çocuklar, "Kar taneleri yine foklar kadar yalnız." diyor bir kız çocuğu. Yumuşak yüzlü bir anne, Loş bir ıslıkta, Sütü bozuk aşk masallarının yerine Bir ninni okuyor bebeğine. Bir öpücük konduruyor uyurken Ve ışığı kapatıp karanlıkta kayboluyor. |
selam ile