Ölü Adamın KıraathanesiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Çay beleş mi usta?
Ölü adamın kıraathanesinde
Yalnızlıkla demlenmiş çay içiyorum iki bardak Şekersiz Hayal kırıklarımı süpürüyorum kıraathanenin en köşesinde Gözlerimden yağmur taneleri düşüyor Karla karışık Bulutların görevini ben yapıyorum bu gün Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerimle. Ellerim senin ellerin yokken bir fatiha okuyor kendine Sessizce Elveda okuyor dudaklarım yine Merhaba çakıyor gülüşlerine. Ölü adamın kıraathanesinin arka sokağında Sonra,ölüm kalbimi deşiyor bıçağıyla. Sonra,sen kopuyorsun içimden. Üzgünüm,ölüyorum sokağın başında Ve ruhum karışıyor yalnızlığa. Tekrar dönüyorum sonra Ölü adamın kıraathanesine Bir çay daha söylüyorum Bu sefer şekerli Düşsüz düşüyorum yere. İki polis giriyor kıraathaneye Polislere şunları diyorum; “Tutuklayın sözlerimi. Çünkü onun kalbine harekettir sözlerim. Hakaret davasından yargılayın sözlerimi. Fakat o hiçbir zaman hak etmişti bu sözleri. Asın sözlerimi. Hiçbir yararı yok nasıl olsa. Zaten her sözüm harekettir ona.” Gülüp geçiyorlar yanımdan Deli damgası yiyorum alnımın çatına Morg bekçisi gibiyim Kalbimin ıssız bir köşesinde Sigaramla birlikte. Buralar biraz soğuk Gelirken kalın giyinin. Üşütürsünüz maazallah. Şimdi kalbimin ıssız bir köşesinde Sigaramla birlikte. Masanın üstündeki silahı alıp dayıyorum kafama Hiç tereddüt etmeden sıkıyorum. Ölüyorum. Ve gözlerimden düşen yaş Yılın son yağmuru oluyor. Yalnızlığın en duygusuz anların’dayım Ölüyüm. Ve kalbim artık saydam Gittiğinden beri. |
Hiç tereddüt etmeden sıkıyorum.
Ölüyorum.
Ve gözlerimden düşen yaş
Yılın son yağmuru oluyor.
Yalnızlığın en duygusuz anların’dayım
Ölüyüm.
Ve kalbim artık saydam
Gittiğinden beri."
gidenler, gidilişler, ardında kalmışlıklar.. yabancısı olamamak bu satırların, ne acı!
kaleme, dile gelen yüreğe sağlık!