İstanbul'a Kar Manşeti
Götü başı donuyordu fahişenin İstanbul’un soğuk sokaklarında.
Aşıklar kara kış dinlemeden vuruyordu sazlarına bir oturakta. Tüttürüyorlardı en güzel türkülerini. Kar yağıyordu sabahtan beri. Yalnızlık kursağa dayanmıştı. Bir aile çıkıyordu evlerinden ölü bir şekilde, Sobanın dumanından zehirlenmişlerdi. Bir çocuk bakkaldan ekmek alıp gidiyordu evine. Bir dilenci Allah rızası için para istiyordu. Bir evsiz soğuktan donuyordu. Karın bir çilesi, Birde eğlencesi makbuldü. İnsanlar çoğu zaman yalan söylerdi, Adları da pembe yalan,beyaz yalan vesaire olurdu. Bu yalanlar bitmek bilmezdi, Sonsuz kere devam ederdi usanmadan. Bir aşık adamın gözlerinden düşerdi yaşları kaldırıma, Sonsuz bir yas başlatırdı kaldırım taşı. Durmak bilmezdi ağlaması sanki yağmur yağıyordu kaldırıma, Sonsuz bir yağmur kirletirdi kalbi,kaldırım taşını. Hüznün son demlerini yaşardı insanlar, Yakındır yüzlerdeki gülücükler. Yılların ölüm noktası da vardır, O da yılbaşıdır. Ağaçlar bembeyazdı, Zannedersin ihtiyar bir keçi. Kar taneleri dudakları ıslatırdı Zannedersin bir tükürük. Usul usul yağıyordu kar, Gün karanlığa çalıyordu. Ayrılığı tıngırdatıyordu rüzgar, Kuşlar hep bir ağızdan söylüyordu. İstanbul donuyordu, Kutuplardan farksızdı. Umut denen kavram yok oluyordu, Yalnızlığı yüzlerine vuruyordu insanlar. |