Suskun Vedalar ( XXII )
Öyle bağıra çağıra yaşanmaz acı
Duvar diplerinde sızlanmayacaksın Sessiz sessiz yudumlayıp Katlayıp koyacaksın göğüs cebine Gözyaşlarını sildiğin ipek mendili.. Üşümesin diye ilkbahar tomurcukları Sevgi dolu bakışlarında buzullar eriyecek Umutlarını çoğaltacaksın Aydınlığa düşen gölgelerde Yaprak yaprak yeşereceksin dal uçlarında Ağıtlar yakmak yakışmaz gidenin ardından İhanetlerin, yalanların kol gezdiği izbe sokaklardan çıkıp Beyaza boyalı evlerde mavi pencerelere konacaksın.. Granitleşip kararmışsa güvendiğin çehreler Mevsimsiz karlarla kaplanmışsa gülistanın Dost bilip sevdiklerin terketmişse mabedini Uzaklaşıp feryad-ı figandan başını dik tutacaksın Yosun olup taşlara tutunmaktansa Kırık bir dal misali Çarpa çarpa sert kayalara Ulaşacaksın menziline.. Yıllar yılı giydiğin yalnızlık hırkasını Çıkarıp fırlatacaksın uzaklara Masum çocukların uçurtmalarıyla Hezarfen olup süzüleceksin gökyüzünde Yaşanmışlıklarından pişmanlıklar duyup Utanmayacaksın geride bıraktığın yıllardan Yorgun bedenlere can katacak Dilinden dökülen ezgilerin.. Koşaradım terketmişse seni Canına can diye kattıkların Dönmeyeceksin bozuk plak gibi Geçmişin yörüngesinde Ne liman arayacaksın sığınmaya Ne bir omuz ağlamak için Kin ve nefretten arındırıp ruhunu Ay ışığında yakamozlarla Kulaç atacaksın aydınlık yarınlara.. Akabinde yüreğini dağlayacak Eğreti sevdalardan uzaklaşıp Kendi içinde yaşayacaksın Çocuksu masum duygularını.. Aldırmayacaksın Erdemsizliği marifet sanan Mayası bozuklara Ateşe tutulan demir gibi erisende Yitirmeyeceksin benliğini Her gördüğünü dost Her seviyorum diyeni Sevgili bilmeyeceksin.. Ey Bedevi, uyan gaflet uykusundan Eyyub’e sabrı, Yusuf’a balık karnında nefesi veren Tek dost, tek sevgilidir ’Yüce Yaradan’ Ne istersen, ne dilersen, O’ndan dileyeceksin Sarılıp Ehl-i Beyt Abasına Şefaat dileyeceksin Resul-ü Ekrem’den Nuh’a gemiyi, Musa’ya asayı Oniki İmam’a Kerbelayı veren Rahman-ül Rahim’e sığınacaksın.. 03.12.2012 |