İsmail’i kabullenmeyle susuyor Acı bir gülümsemeyi çekiyorum ciğerlerime Gam/zede ahla…
Aleni bir sığınakta öpüyorum İçimin gece yüzlü yurtsuz söylencelerini Yapay bir hıçkırık dolanıyor kitabesini yitirmiş kelimelere Yumruğum kim bilir kaç saattir Kan ter içinde bir dokunuş duvarlara İçime kar yağıyorum insafsızca Yüzüme yağmur…
Keskin bir rüzgâr acı acı gülümsüyorken tenimde Kirpiklerim kanat vurmuyor gökyüzüne…
Nasıl bir esmerlik düşmüş ki yelkovana Akrebi soktukça üşüyor şafak Zaman diplerde ki gerçeği fısıldıyor usulca “kederle besleniyor içimizde ki kuyu ve ancak soluk alanların olur anısı” Biteviye bir nefes çırpınıyor takvim yapraklarında Tecride giden bir buğu gibi sığınıyor anılar kirpiğim arasına Kirpik ki batıyor gözüm nuruna…
Oysa Başkalarının yarasıyla kanadım cümle figan Kaşlarımın arasında taşıdım Yalnızlığıyla çoğaldığım onca yazgıyı Gökyüzünü gözlerinin eşiğine taşıdım gül yüzlü sabilerin Ninniler sırtladım düşlerine Oturdum soğuk bir odanın yalnızlığına Gölgesini aldım kabuslarının Penceresinden umudu gösterdim serçe parmak miktarı Yıldızları anlattım bir bir Bahsetmeden yalnızlıklarından Öptüm çiy tanelerini tenlerinden Başım gözüm üstüne keder edindim Topladım küçücük parmaklarını suskularından Gökyüzüne güvercin çizdim kirpikleriyle Kekeme karanlıklara şölen ateşi yakıp Öyküler sürmeledik ay’ın yüzüne Kayıtsız şartsız söktüm kıymıkları yüreklerinden Gördükçe mavi bakışlarını Tebessüm olgunlaştı yüzümde…
Şimdi, Kör kütük bir ayaz vurdukça adımlarıma Yağmur sendeliyorum uzak yakın geçmişe İçimde birbirine küsen çocuklar çoğalıyor Dilimde acı bir rüzgâr kımıl kımıl esse de Sevinçlerini bir muska gibi taşıyorum gözlerimin derinliğinde…
/Yüzümü yağmura tutmayı yeğledim hep Kirpiklerimdeki damlalarla baktık pencerelerle birbirimize Yürüyüp gitmedim bencilliğimle Cebimde bir tutam umut Gözlerimi yakan her bakışa Dokundum yarasını öperek Zira mutlu olamazdım herkese benzeyerek/
“ben diye başlamamıştım hiçbir cümleye şimdiye kadar özürüm alfabeye
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yağmur Sendelemesi şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yağmur Sendelemesi şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
bir yorumda dediğim gibi, hazal karadağ serbestte herkesin okuması gereken kalem. şiire baştan sona dikkat edin anlaşılmayacak bir abartı, yersiz bir betimleme, raftan alınıp kullanılmış dondurulmuş bir imge bulamazsınız. ne anlatılmak istenen tekrar edilmiş, ne de gizlenmiş. ve bir sonraki satır sabırsızlık veriyor. şiiri bir nefeste okumak istiyor insan. lakin benim buna kondisyonum yetmiyor
Şiirin bir yerlerinde geçen " başkalarının yarasıyla kanadım cümle figan.." dizesi öncelikle Ahmed Arifin " yaşamak sade yaşamak yosun solucan harcıdır.." dizesini getirdi aklıma..
Zihnim yağmurlu bir Malatya gecesine ve sabahına muğlak klilitlemişken kendini, aniden bu koformist tefekküre nasıl hızlı dönüş yaptı anlamış değilim. Ancak son iki gündür sadece yaşamış olmaktan ibaret olan yaşamışlığımın ölmüşlükle eşdeğer olduğunu anımsatması şiirin ne denli önemli olduğunun da göstergesidir. ( Şu anda haleti ruhiyemde devinimler yaşamama sebep olan şiir lduğundan söyledim bunu elbette, bir yağmur eğriciği de dikkatle seyredilse olurdu belki..)
Şiirin acıya, acının derinliğine, insana ve insanınd erinliğine olta atmaktan vaz geçip kulaç atmaya başlamış olması ne güzel. Zira hayat dediğimiz arenada sade yaşamak ölmektir, saprofit ve bakteriyel bir yaşam zararlıdır da aynı zamanda.. neyse, biyoloji çok su götürebilir ve benim bilgim yetmeyebilir:)
Biz insanlar hayatımıza / ölümümüzle diğer insanların da hayatlarına ve mematlarına anlam katamıyorsak, ibretler almıyorsak ve bizim dışımızdaki yaşam formlarının derinliğine inemiyorsak o zaman fazlalık olmuşuzdur yaşamda. Çünkü yaşam bedel ödeyenlerin hakkıdır, zafere en çok onlar yakışır, keza bir zafer varsa zafere en çok yaklaşanlar da onlardır, anlamı ölümleri, anlamlı acıları olanlar..
Tedirgin ama asla ürkek olmayan bir sesi var şiirin arkasındaki insanın ancak gelin görün ki insanız ve zayıfız, bazen bir yaraya parmak basarken diğer bütün parmaklarımızın bahanesini de anlatmaktan geri durmayız.
Tedirgin ama asla gideceği yeri kaybetmeyen bir şiir, şairin zihninde var olmakla hem şairin ruhunda/ zihninde yeni savaş alanları açmakla kalmamış aynı zamanda hem şairin hem de okurun ruhunda şerha şerha bir devinim oluşturmuştur. Şairin zihnindeki salınımlar güçlü bir çekime, sıkı bir kavrayışa sahip olunca böyle şiir taraçalrından akmış gibi bir hissiyat uyandırır ve yağmurlu bir pazar günü böyle de hüzünlendirir..
Şair kardeşimin affına sığanarak tek dizeyle sınırlı tuttuğum laf kalabalğının aslında şiirin her dizesinde ve farklı bir pencereye açıldığını belirtmek isterim..
Ezcümle; acıya, kedere, diğer insanların yaşamına, ölümüne, tebessümüne, göz yaşına anlam yükleyemen, kendi ömründeki hiç bir zerreye anlam yükleyemez..
Harika bir şiir! Özellik seçicilerin imlalardaki ince dikkatlerine hayran kaldım. (Bu seçicilerin böyle bir sitede olması Türkçe ve Türk şiiri için büyük bir kazançtır.) Bunun ötesine söz söylenmez! Tebrikler şair!
Hazal Hanım, asla alınmam ve gücenmem; dahası sevinirim. Benim o hatalarımı keşke zamanında bir arkadaş görüp de söyleseydi. Bu beni üzmez, aksine mutlu ederdi. Sizi üzüdüğümün farkındayım, bu yüzden özür diliyorum. (Bakın hiç ünlem yok.) Selamlar.
Bol ünlemli yazılınca nedense orada bir ironi sezinliyorum.
"Özellik seçicilerin imlalardaki ince dikkatlerine hayran kaldım. " Cümlesindeki "ince dikkatlerine" vurgusu da sezgimin güçlenmesine neden oldu. Demek ki inceliklere yalnızca seçki değil okur da dikkat ediyor.
Haklısınız şiirde tam 3 adet ek olan -ki" ayrı yazılmış. ve de bitişik yazılması gereken "kimbilir" kelimesi de ayrı yazılmış.
Ve gelelim kendi seçkilerinizde de bu kadar incelikli olup olmadığınıza. Öyle ya insan önce iğneyi kendine çuvaldızı da başkasına batırabilmeli.
"kuğunun kusuru" isimli güne gelen şiiirinizdeki "kim bilir"ler için de aynı tavrı gösterdiniz mi acaba? Ben söyleyeyim: hayır.
Ve yine "ve kopsun dilim" isimli güne gelen şiirinizde bitişik yazılması gereken "hiç bir" kelimesi için de aynı nezaket(!)te miydiniz? cevap: hayır.
Bakınız sevgili şair. Çok özür diliyorum amacım açık aramak değil bir şeyin farkına vardırmaktır. Yani bu tavır bir eleştiri değil nahoş bir üsluptur. Şiirde gördüğünüz hataları nezaketen söylersiniz şairin emeğine de saygısızlık etmemiş olursunuz. Seçkinin canı cehenneme(buradan seçki kurulundan özür dilerim söylemek istediğim şey -seçki bir kenara- imasıdır) bir kere de şiire ve şaire dikkat etsek ya.
Şu tavrı sitede gün şiirleri altında çok gördük. Ancak sizin gibi bir isim yapınca sanırım yadırgadım ve cevap yazmak istedim. O nedenle kusurumu hoş görün lütfen diyeceğim ama sanırım tarafınızdan hoş görülmeyecek.
İsmail’i kabullenmeyle susuyor Acı bir gülümsemeyi çekiyorum ciğerlerime Gam/zede ahla…
Aleni bir sığınakta öpüyorum İçimin gece yüzlü yurtsuz söylencelerini Yapay bir hıçkırık dolanıyor kitabesini yitirmiş kelimelere Yumruğum kim bilir kaç saattir Kan ter içinde bir dokunuş duvarlara İçime kar yağıyorum insafsızca Yüzüme yağmur…
Keskin bir rüzgâr acı acı gülümsüyorken tenimde Kirpiklerim kanat vurmuyor gökyüzüne…
Nasıl bir esmerlik düşmüş ki yelkovana Akrebi soktukça üşüyor şafak Zaman diplerde ki gerçeği fısıldıyor usulca “kederle besleniyor içimizde ki kuyu ve ancak soluk alanların olur anısı” Biteviye bir nefes çırpınıyor takvim yapraklarında Tecride giden bir buğu gibi sığınıyor anılar kirpiğim arasına Kirpik ki batıyor gözüm nuruna…
Oysa Başkalarının yarasıyla kanadım cümle figan Kaşlarımın arasında taşıdım Yalnızlığıyla çoğaldığım onca yazgıyı Gökyüzünü gözlerinin eşiğine taşıdım gül yüzlü sabilerin Ninniler sırtladım düşlerine Oturdum soğuk bir odanın yalnızlığına Gölgesini aldım kabuslarının Penceresinden umudu gösterdim serçe parmak miktarı Yıldızları anlattım bir bir Bahsetmeden yalnızlıklarından Öptüm çiy tanelerini tenlerinden Başım gözüm üstüne keder edindim Topladım küçücük parmaklarını suskularından Gökyüzüne güvercin çizdim kirpikleriyle Kekeme karanlıklara şölen ateşi yakıp Öyküler sürmeledik ay’ın yüzüne Kayıtsız şartsız söktüm kıymıkları yüreklerinden Gördükçe mavi bakışlarını Tebessüm olgunlaştı yüzümde…
Şimdi, Kör kütük bir ayaz vurdukça adımlarıma Yağmur sendeliyorum uzak yakın geçmişe İçimde birbirine küsen çocuklar çoğalıyor Dilimde acı bir rüzgâr kımıl kımıl esse de Sevinçlerini bir muska gibi taşıyorum gözlerimin derinliğinde…
/Yüzümü yağmura tutmayı yeğledim hep Kirpiklerimdeki damlalarla baktık pencerelerle birbirimize Yürüyüp gitmedim bencilliğimle Cebimde bir tutam umut Gözlerimi yakan her bakışa Dokundum yarasını öperek Zira mutlu olamazdım herkese benzeyerek/
“ben diye başlamamıştım hiçbir cümleye şimdiye kadar özürüm alfabeye ”
Hazal Karadağ
Güzeldi üstadım, kaleminize yüreğinize sağlık beğeni ile okudum Kalemin daim olsun Saygılar selamlar
Sen ne yazmışsan ben kelimelerin resmini görüp sesini duymuşum. Ve ne yazmışsan gelip saçlarını okşamışım. Çok seviyorum seni.
Sendelemek dedin de atölye hocam geldi aklıma. Saçmalamaktan ve tökezlemekten korkmayın derdi. O günden beri çok önemsiyorum.bu sözü. Bana cesaret veriyor. Yaşadığımı hissettiriyor. Ve cidden yaşamak bir sanattır. İnceliklerle...
hazal karadağ serbestte herkesin okuması gereken kalem.
şiire baştan sona dikkat edin
anlaşılmayacak bir abartı,
yersiz bir betimleme,
raftan alınıp kullanılmış dondurulmuş bir imge bulamazsınız.
ne anlatılmak istenen tekrar edilmiş, ne de gizlenmiş.
ve bir sonraki satır sabırsızlık veriyor.
şiiri bir nefeste okumak istiyor insan. lakin benim buna kondisyonum yetmiyor