gül-e yollculukDüş kırıklıklarıyla yoğrulmuşuz böyle düşmeli-kalkmalı böyle uçmalı-koşmalı… gülüşlere kurulmuşuz… ufuklarda yas-lı gri bulutlar matem de aç-susuz boz topraklar Yürekte kaygılı bir çırpıntı aklımızda yolculuklar… okyanusta küçük bir yelkenli yakın karşıtı denizler gezgini… yanıyor suların bağrı yüze vuruyor çisentileri… yakılıyor ağıtlar ne o ağlıyor musunuz? ağlasın gri bulutlar… kara görünür İhtimal-ki yeniden yaşlar akar gözlerden saadet gözyaşları… kimsesiz ıssız bu sular gökyüzünde muhacir kuşlar bir bilinmeyene koşar… dört duvar arası ıslaklık tam ortasında tutsaklık… ellerde bukağı yarın ürkünç yarın korkunç anlatsak anlamazlar sussak hiç duymazlar! ardımzda izler bıraktık ardımıza bakmazlar… virane kalır böyle bostan Aç- açlıklar buz-dan bakışlar göz ucu , dil ucu hançer yüreğe Ah! “ne ala” derim derler ama yemeğe garazkusarlar… bir piyestir oynanır şüphe-siz biter her yolculuk! kanar çatlak yürek duvarı anımsar hakikat bildiğini… budur başka edep bilmez! türküler gönülden kara gecede sonra kapanır kapılar gönül iplik- iplik düğümlenince… yorulur ıslak kirpikler asi rüzgar dağıtır aklımızı çiy düşer sesimize usulca ”elveda” deriz ah’lar cebimizde güle gül-e gideriz ------ebediyete… Hidayet DAL |