Ufkun Kara Gölgesi
Yüzü örtük bekleyişlerin karasında gördüm
Sesinden düşen eksik notaları Kirli hayatın içinde yıkadıkça aklanmayan sevdaymış dilindekiler Düşüncelerin çaprazında kalmış olmalı ki gerçekler Yüzsüz afların barınağı olmuş, yüreğinin heybesi Senden arta kalan özlemleri yakıyorum Kibrit yanığı sevdaların ötesinde Öyle çok nefret birikmiş ki Soluğuma takılıyor, haykırmak istediğim sözcükler Kirletmemek için gönül coğrafyanı Susuyorum, saklı gizli ne varsa sarıp sarmaladığım Öyle ki tanınmamış bir ismin resminde gözlerin Hiç duymadığın satırlarda, büyüdüğünü gördüm anlamsız Giderken unuttuğun, alnı açık sorular da buluyorum cevapları Kırılırken kolum kanadım, yine de ben sana hiç ağlamadım Geçmişi sevdim hep, yalansızlığını rüyalarımın Uzaktan seyrediyorum, yalancı gülüşlerini Kaç kadehte daha, meze olursun diye sahteliklere Elin yüzün yalan için de, bundandır ki beyaz senin üzerin de hep emanet Beklenmedik zamanları olur hayatın Ağız da sakız, gönüller de duman olur adın Ömrün hangi deminde öğrenirsin bilmem Gerçeğin, aslın da sakladıkların kadar saf olmadığını Ben yine seyrediyorum, zamansız rengi bozuk ayrılıklarını Sen yine kara sür ömrüne Gülemediğim vakitlere inat Belki bir gün üzülür de haline ağlarım Kimsesizliğinin, çaresizliğine Satılmış yüreklerin özüdür Kurşuni renklere bulanmak Aç kalmış sevdaların, küflü kokusuyla... s.ç |