Gölgedeki Salıncak
içimin manzarası kaybetmiş yeteneğini
gölgesini bile göremiyorum ağaçların orman yeşilini aldırmış bahardan kalabalık caddelerde bozkır usulü yalnızlıklar sesimi saklamış deniz hala neşesiz martılar pasaklı pasaklı susarım burnum akıyor tuzdan hep teatral bir iyimserlik çemberinde korurken kendimi vah şaşkınlıklarım aşk şiirlerinden de mi kovuldum yolun sonu diyor hastalıklı bir mavi antika dükkanlar gibi kokuyor gözyaşım biz şimdi diri miyiz bildiğim için bahtsız çocukların denizden dönmeyeceğini tahammül etme dersi alamam ahalisi yorgun memleketten inatlaşacağım artık meleklerle, asi olacak huyum kurusun sesim, söveceğim böğüren göğsüm hadi ulu eylül kızarırken kandan yağmur hiç durmadan yağmış çamur gidemez olmuş bu asırdan mendilime sıcak bir küf düştü bu hiçliği gözlerimden çıkaramıyorum anne sözü dinlemiyorum terli terli yaşlanıyorum etimden tırnağıma kederliyim bütün bu adaletsizliklerden sonra ne yazarsak yazalım kusar ebemkuşağı şiir de sıkıldı ben de sıkıldım kime şikayet edeyim azraili yüzümün hücreleri dahi vazgeçmişken dünyadan esrarengiz vadilerin kuytusunda şaraba yatmalı bak kafa buluyor hayat zaten bu saatlerde kırılan şarkıların alçısını değiştiriyordur Tanrı |