Özgür yarınlarımız..
mavi gözleri dağılmış,
yanaklarından akarsu gibi yaşlar akıyordu, son bir kelime ağzından çıkacaktı, dudakları kıpırdayamadı. sanki lal olmuştu, bütün sözcükleri unutup tüketmişti. gözlerini kırpıştırdı son vagona öylece bakakaldı. uzun bir iç çekişle nefes aldı,tıkanacaktı sanki. dicle gibi kendini bıraktı serin sulara daldı gitti, bazalt taşlı sokakların kadim öykülerine. ’her taşında özgürlüğün ifadesi saklı durur her taşında sonu mutlu biten düşler vardır. dedi..’ birden kapanan gözleri canlanıverdi sanki düşbozması bir rüyadan uyanıverdi sanki ruhu tekrar geri döndü aşklarını,hayellerini düşündü kısa süreli olsa bile kurdu kendine gökyüzünden mavi ve sınırsız bir dünya. II---- yüreklerde taşınan ak ve pak güvercinlerle spartaküsün bütün zincirleri kırdığı, sınırsız mavi bir dünya çekiyor beni. gözleri yıldızlar gibi şavkıyan çocuklarım, ellerinde al al uçurtmalar sonsuz gökyüzüne inerken figürleri capcanlı bir vals düşünde sanki. yani o onulmaz bir raksın heyecanı ve sevinci, düşer bütün edalara. tarifi ve tanımı yoktur bu düşlerin ancak yaşayan yürekler bilir bir de, bunun bedelini darağacında canlarıyla ödeyenler.. darağacı; masum ve yitik canların son durağı nefeslerin tutulduğu ve dudakların kıpırdayamadığı an, yani sınırın sıfır noktasıdır çünkü ötesi artık ölümdür... kanter içinde kalınan bir kabustur bütün ölümler ve her ölüm satın alınmış opsiyonlu bir düştür kendi içinde, birinden diğerine, diğerinden öbürüne geçer yani hayalerimizin son faslıdır vurgun kolayan azrailin son tahlilinde.. ne olur; darağaçları yıkılsın artık, ölümü tüfek dipçiklerinin ensesinde hisseden nefesler kalmasın, dudaklar tez canlı olsun, yüzler tebbesümle , aşklarımız gamzelerle, yarınlarımız hep umutla, ve gökkuşağının yedi rengi ile dolup taşsın.. kadim bir kentten selamlar ve saygılar.. |