Kuşlar Vardı Bilirsin
Kuşlar Vardı Bilirsin
Kuşlar vardı, kuşların saltanatı ve git diye söylemlerin.. akşamın kırıldığı yerden çektim ellerimi; zaman babam olsa belki acımazdım. şerbetli gözlerin sulara döküldüğü, denizin tatlı tatlı ağladığı uzun sokak lambalarının gün batımı hissi verdiği o gecede; ki gece lambaları bir kadın için sevişmeyi kolaylaştırır o gecede sana saplanmış bir ayna gibi paramparça dağıldım dokularında (sondu bu ilk olacak kaygısı!) hızla kan kaybediyordu deniz! müşküllenirken her sesten yalnızlığımla oturup kalktığım dağın ismini ben koydum ve zorladım siyah tavşanları bir çocuk uykusu olmaya! senin sesin trenden önce gelir nasılsa bütün tabiat uyurken aklımda! (unut beni sayı saymayı bilmeyen çocuk gibi...) Kuşlar vardı, hani zarfın içine koyduğun son görüşme bu! dedi gardiyan, kalbimi tutuklamayın diye yalvardım onlara; arz ettim emretmedim bakışlarına. kor sular çalan sâkin bir meltem elinde votka etkisiyle çarpan sonbahar bana bu aşkı kedilerden bıraktı! ay marttı, belki çok suskundum Allah’a! (patlar gecenin mor halkalı gözleri, sana uyanırım bir sabah) yürüdün, adımların sayılmıyordu pembe bir sigaraydı hayat: dumanını yutuyordum. kor boğazımdan bir iki sözcük geçecek oldu yutkundum, ağzımda ölü kuşlar varmış ben onca ayrılığın saltanatını da gördüm ördüm ağzını tam uygun ağzıma içimi içine misketcesine döktüm. (çocuktum olsun o kadar!) ipince kıyıları vardı gülüşünün ben gittim en derin koyda öldüm sen kuşları serbest bırakmışsın ben onlarla bir gömüldüm! (bu şiirin sonunu haydi mezar taşıma istediğin gibi yaz!) Payanda |