Soğuk Bağçe
Soğuk Bağçe
unuttuğumdan mıdır nedir gözlerimdeki saplı bıçakları çıkartmadım kendi ölümümü gördüğümden beridir ıskalıyorum her şeyi saatlerini ayarlamaktan yorulmuş ahşap bir gardiyan gibi sıkıca kapatıyorum avcumu avcumda kuş lekeli kelebekler arzusuyla inciniyorum, ufak tefek bir şeyim çoktandır yağmur sakallarıma batmayı öğrendiğinde babamla işimin kalmadığını anladım yoğruldum, doğurdum, doğruldum hattâ geçen senelerin yasını tutmadım hiç avcumda ellerim kendimi sımsıkı tuttum her bahar gecikeceğini söyler tartılı ağıtlara, son kez söylenir garip küçük birer dua sonra suya bırakılır her öğüt şeklini alır, kavganın damlarında rutubetli doğa ziller takılır zangoçlar uyandırılır bir ezan sesiyle çırpınır durur yalvarış hikmeti kendi kapısını kendi örter üstüne ve kilitler bir sabah daha görmemek için -bu yüzden allah’a inanan memeler vardır- bir kıvılcım için dağı geçen anneler elbet ağlar yarasına çocukların yüzünde sonsuz hıçkırık devam eder bıraktığım şarkıya damlamaya gözüm aynada gitmez benim kefenimde bolca ümit, bolca çamur şiir zamana inanmadığımdan mıdır nedir ne geldin, ne gittin ne geldim, ne gideceğim bunu bilir bunu arşınlarım toy yarınlar için kimse avcundan su içer gibi yaşayamaz ve bazı kimse kimseyi öldüremez gözlerinde yaslı ve yaşlı bir bıçak taşıdığı için! Payanda |