İKİMİZ İÇİN
ikimiz için
en iyi yemekleri sen yapardın, yediğim önümde, yemediğim ardımdaydı sen varken, iş başa düştükten sonra, en iyi yumurta kırabildiğim zamanlardan en iyi kuru fasulye pişirebildiğim zamanlara kadar artık ikimiz için yapıyorum her yemeği… bir zamanlar en iyi şımarabilen, en iyi şarkı söyleyen, elektrikler kesildiğinde yağmur yağarken geceye canı en iyi karpuz isteyen, aldığım her sigaranın öksürttüğünü söyleyerek öksürmediğin en iyi sigarayı keşfedene kadar onlarca çeşit sigara aldırıp deneyen, sevdiğin için Ağustos’un birinde en iyi kazağımı giydiren, en iyi öyle olduğunu söyleyerek saçlarımı üç numarayla tıraşlı, sakalımı kirli bıraktıran sendin… hoşuma gidiyordu bu şımarıklığın… Şimdi, ikimiz için, Ben şımarıyorum tek başıma, Şarkılar çığırıyorum bangır bangır, Tam da kar yağmaya başlayınca Çıkıyorum caddeye, Karpuz satan manav arıyorum saatlerce, Senin sevdiğin sigarayı içiyorum, sevdiğin kazağım üstümde, saçlarım öyle kısacık, sakalım kirli… Belki bulurum seni diye… Hep iki bilet alıyorum; sinemaya, otobüse, tramvaya. İki çay içiyorum oturduğum bahçelerde, iki sigara yakıyorum, iki gülücük, iki ağlama; tek can taşıyorum biri emanet sana… . Şimdi bu koca şehir seni düşüyor üstüme. Kaçayım diyorum yola çıkıp, içimde bir İstanbul var Semt semt, mahalle mahalle Ki kaçamıyorum; sensin içimde ki İstanbul. Yıllardır herkesin dilinde; onu, Deli bir deprem olup yakıp yıkacağım, Ama sen varsın içinde, yapamıyorum işte… 3 Eylül 2012 Kemal Yavuz Paracıkoğlu |