Bilseydi , Çok Severdi
Canın acıyor farkındayım.
Sıradaki şarkı çok sıradan bunu da biliyorum ama canımı vermek üzereyim şu an. Gitme... Bana ne kadar ihtiyacın yoksa o kadar muhtacım sana. Aşkın dokuz doğurduğu bu mevsimde baharlar yalan. Gülüşler sahte. Seni anlatamam, imkansızı isteme benden , Eylül kapıda , bırak bu inadı da gitme... Tarifi yok bu hüznün. Yeni bir alfabe inşa etmek lazım. peki ,tamam hazırım ben buna. Ama daha önceki yazdıklarım yitirecek anlamını. Hayatın anlamıyken alfabemin can damarı olacaksın vuslatla son bulacak hüznüme. Belki saklı kalmış bir şeyler vardır hala. Saklama ! Bir isim... Bir yaşanmışlık , bir kaç hatıra. Belki pişmanlık , belkide iç çekiş... Yaşanmayan arzular yada fırsat verilmeyen düşlerin vardır misal. Her şey ama her şey dilinle dudakların arasında kalbine ulaşan bir damarda mekik dokuyor ve bu benim canımı acıtıyor. Ya bitir o damarın işlevini yada kes at adımı bastığın kangren olmaya mahkum yaranı. Yoksa seni daha çok sevip daha çok acı çekeceğim. Daha çok bağlanacağım sana. Lütfen... Ya dindir şu beynime karargah kurmuş içinden çıkılmayan düşünceleri. Yada uzatmadan ellerini , git benden. Sadece git. Çünkü göğsümdeki yaraya her dokunduğunda. Geçmişin köhne yaşanmışlıkların da var olan bir militan can veriyor ,yitik kalbimin hayırsız sevdalarından. Birileri öldükçe başrol de oynama yüzden yüzüme çarpıyor. Hayır , hayır. Kan kaybetmiyorum ’’kanımı sen ziyan ediyorsun.’’ / Hayır ! boş ver yalandı. Yalanlarının canı cinnet saatime. Gözlerinin feri cehennemime. Sen yeter ki gitme. Bak gökyüzü geceye rağmen ne güzel sevişiyor yıldızlarla. Susma , sadece sarılmak istiyorum sana. Öpebilirim belki , belkide... Tamam vazgeçtim. Bak karanlık büyülü bir tablo gibi dudakların ise en usta ressama taş çıkartacak gibi duruyor. Hayır öpemem. Dokunamam ben sana Sadece uyuyalım olmaz mı. Aynı rüyada fakat farklı yastıklarda olsun başımız. Uzaklarda da olsan çok hoş kokuyor saçların. Sesin bir mahkumun son dileğinde ki titreklikle yarışıyor. Biliyorum bırakamazsın beni. Yahut , tam böyle miydi bilmiyorum ama... gitme. Hem dil altı özlemlerim var benim. Beni seviyor musun sorusuna vereceğim binlerce cevap. Yüzlerce adım atmalıyım sana , kavuşmak adına, dar , varoşların çığlıkları kopan sokaklarda. Sırası değil ayrılığın. Daha alfabeye kumar öğreteceğim ben. Masada kalacak, borçlu şiirler yazılmadı henüz... Tut bir tutam saçınla kapat kısmetimi. yok olmuyor... yine yüz üstü düşüyorum. Yüz üstü bırakma kalbimi , kal - gitme. Şayet gidersen.. Bir şair daha ölür. Şiirleri tozlu sayfaları aralayıp gün ışığına merhaba der. Ve bir şair ölür , şiirleri karanfil olur... Oysa karanfiller seninle güzel gitme. Gitme... Doğan Yücetaş |