Biz Neyiz?
Bir gün tekrar dirilecek kadar ölüyüz
Şu ayak sesleri, kimin? Gelişler kime yakın? Gidişler kime tanıdık? Ölüyüz, yağmuru hissedecek kadar açız Rüzgarın savurduğu kadar hafif Gölgeler kadar yabancıyız birbirimize Ellerimizin başkalarına dokunuşu kadar uzağız kendimize Başkalaşma: bir rüzgar sesindeki ürperti Birine başlarken, kendini yitirmek Her şeyi bitirmek Başka bir şeyin sığmaması içine Diriyiz, bir yağmur damlasında can verecek kadar Sonsuzluk kadar uzağız yaşamaya Yukardan bakarsak küçüğüz, Aşağıdan bakınca büyük Sondan bakınca sonsuz Baştan bakınca sonuz Hikayemiz: dilimizde bir öykü Kendi öykümüz Bir rol üstlenmiş omuzlarımız Kimse öğretmeden, anlatmadan oynuyoruz Kendimiz-iz kimsenin olmadığı kadar. Neyin izi, yüreklerimizde kalan? Yaşanılanlar, unutmak için mi? Gelmeler… gitmek için mi? Unutmak için mi hatırlıyoruz Anımsanmak için mi hatıra oluyoruz hayatta? Yarımlığımız: bir parçaya bölünecek kadar İçimizin yarıldığı kadar Bir başkasına aitliğimiz kadar kimsesizliğimiz Yarımız… kendimize kalamadığımız yerde Kendimizdeyken de yarımız Bir başka ruh kadar eksikliğimiz Kimsesizliğimiz: bir iz kalmayacak kadar noktayız Bazılarına göre şeffafız İçimizin görüldüğü kadar Yağmurun da susaması kadar susuyoruz. Oyun: nasıl da hazırlanmış rolümüz Topraktan bir damla sonra, tekrar toprağız Bir damla öncesi yitirilişimiz Bir damla yağmurda boğulurken Bir avuç toprakta ölürüz Sorma! Sorgulama! Aklımızın ermeyeceği kadar büyüğüz Kimiz? Kimseyiz! Varlığımızdan çok yokluğumuz Yokluğumuz hiçliğimiz Biz neyiz? Yirmi Sekiz Ağustos İki Bin On İki 11 35 Nevin Akbulut |
dediğim gibi çok şey kaçırmışım yavaş yavaş okuyacağım kaçırdığımı.....selamlar...