İki taşın arasındaiki taşın arasında bir çiçek açacak gözünü aç diyecek yanındaki çiçeğe özgür salınacak yarın yaprakları rüzgârda bereketli yağmurlar yağacak az sonra yeşile doyacak memleket cennetten akar gibi ırmaklar söyleyecekler türkülerini üstünden aktıkları taşlara taşlar duyacak bir karınca uyanacak sabahla belkide gömdükten sonra bugün şehitlerini ’gerçek’ yükünü taşıyacak yuvasına sık/ılaştıracak yurt toprağını saflarını sıklaştırır gibi namazda eğreti durmayacak hayat ağacı tepemizde dikecek başını en yükseğe demeyecek: en yüksektekiler koparır en yüksekteki elmayı uzanacak bilecek herkesin gücü eşit insanın insandan farkı yok ortaklaşa taşıyacak yüklerini iki kardeş su nasıl kesilmezse ikiye öyle tüm akacak yolunda bırakmayacak yatağını istense de bölünmek tutunacak yapraklar ağaçlara esse fırtınalar, gelse de eylül umut var doğacak yeni günde insanda iki elin buluşmasında seslerin bir ses olmasında bir çiçek açacak gözünü bir çiçek daha ardından bir çiçek daha ilk açtığı gibi baharda sonu olmayacak açmaların ilk açıyor gibi her defa 22. 8. 2012 / Nazik Gülünay |
ardışık çiçeklerde zaman
neler gördük göreceğiz kim bilir
sağlıcakla kalın