denize kaydırılan son taşın üzerine yazılan şiir
Veresiye veren fahişe kalpler atıyor,
duymuyor musunuz seslerini? Geçiyorlar kapınızın önünden. Arabasının sesinden tanır kadın, kocasının geldiğini. Ben de tanırım o fahişe kalpleri, 2/4’lük ritmik sesinden. Denizin yalçın kayada yükseldiği kıyıda, yada günbatımına paralel uzanan otoyol kenarında, genellikle kalabalığın içinde almıyor musunuz tazeliğin ve masumiyetin yanık kokusunu? “Ne yapıyorsun, parmaklıyor musun?” dedi birgün koynumdaki kadın. “Evet, yavrucuğum. Erkek, ilk gördüğünde kurcalamayı sever. Genellikle kırar, bozar ve sonrada gider.” Saçlarını giydirebilirsin, ya ruhunu? Dudaklarını ve tırnaklarını boyarsın ya insanlığını? Merhabayı doğurmak ne kadar zor? En güçlü halat sevgidir insanları bağlayan. Harflerim damarlarım, bitmeyen mürekkebi kanım… Beyaz ten üzerinde gidip gelirken kavra, sımsıkı tut biraz içinde, sıcak ve ıslak dudaklarından, aksın kara geceye sevgi… Bir yalan daha yakalandığında oltana, uzakta bir çocuk incinir… Duymuyor musunuz seslerini? Geçiyorlar kapınızın önünden, şıngırdayan kahkahalarıyla. Geceyi çek üzerine, açıkta kalmasın ayakların, ört kulaklarını, bakın gene geliyorlar yeşil gözleriyle üzerime, devinim var devranda, suda yüzen tahta parçasına konuyor martı, karnım denktir çıplak beline, denizden karaya çıktığım korkunç günü hatırlıyorum, işte yanımdalar gördünüz mü? Sesleri anafor misali dönüyor odamda, heryerdeler veresiye veren fahişe kalpler… |