04.27
Bazen kadın bile istemez canın
genellikle yatakta bekleyen vardır bir tane… Ve öylece oturursun seni içeride tutan ince cam arkasındaki koltuğunda, karanlıkta, genellikle çıplak, sarkan kamışa bakar, hüzünlenirsin… İyi şeyler içeridedir genellikle… Karşı dairede ışık kapalı, televizyon açıktır, adamın biri koltuğunda oturmaktadır, uyku tutmamıştır muhtemelen, ve “Ne yapıyoruz lan biz burada?” dersin. Foseptik sesi geçer duvardan, aşağıya, asfaltın altına doğru akar gürültüyle… Gezegenleri örnek almalı insan, yalnız oluşları ve aralarına koydukları mesafenin bir anlamı olmalı… Ne de olsa bizden çok daha uzun zamandır buradalar, hayat ve ölüm hakkında çok daha fazlasını biliyorlar… Siyah külotuyla yatan kadınına bakarsın sonra, oradadır, geniş kıçıyla ve ince bir hırıltıyla uyurken masum görünür… Bazen kadın bile istemez canın kıllı göbeğin biraz daha büyümüştür, yataktaki kadının karnı şişeceğine benimki büyüsün dersin… Öylece oturursun, genellikle çıplak elinde sigara, dışarıda silah sesi, genellikle ıskalar birilerini, beş kuruş bırakmadan giden babandan nefret edersin, nefret edersin patronundan, taşak kılı gibi faydasız arkadaşlarından nefret edersin, insanın yemek yerken çıkardığı seslere katlanmak zordur, sürekli ses çıkar zaten insanın biryerinden, yeşil koltuğunda öylece otururken ölümü düşünürsün… Bu kadar uzun süre yaşamak isteyen insanları anlamak zordur. Bir planları olmalı… Bir geceye daha katlanmak sana zor gelirken yetmişbeş yıl deviren bir moruk vardır dışarıda biryerde… Onun boğazını kesmeyi düşünürsün, sıcak kanın tazyikli akışına hayran olmamak mümkün mü? Sigaranı söndürüp, yatakta uyuyan kadına bakarsın, geniş kıç, lunapark misali çağırır seni, altı ayda bir kadın bulan biri için bir tur daha, neden olmasın? |