sürünerek gittiğim darağacıdır yatağımda yalnızlık
Aldığım nefes gibi
çabuk tükenirken gençliğim, oturuyorum bar taburesinde. Genç çocuk iki içki söylerken, kadınına bakıyor, bir erkekle sarmaş dolaş dans ediyor kadını, sonra bana bakıyor, ve “Herşey kontrol altında.” Diyerek topukluyor elinde içkilerle… Bacaklarıma birşey sürtünüyor. Bir kadın olduğunu umarak aşağı bakıyorum. Üç renkli kedi dolaşıyor barın içinde, muhtemelen dişi, üç renk olanlar dişi olur demişti bir zamanlar beni koynuna alan kadın. “Neyin peşindesin sen?” diyorum kediye. Minik adımlarıyla kırıtarak gidiyor. Beklemeye devam… Bir sigara için dışarı çıkıyorum. Yakar yakmaz bir kız geliyor yanıma. Ellerini arkasına saklamış, konuşurken yaylanıyor, göğüsleri yerlerine dikilmiş gibi sabit. “Sen şu barın arkasında yalnız oturan adamsın değil mi?” diyor. “Yalnız oturduğum doğru, ama adam mıyım henüz bilmiyorum.” diyorum. “Arkadaşlarımla bize katılabilirsin, tabi sıkılmazsan.” diyor. Bakıyoruz arkadaşlarına, henüz çıplak kadın görmemiş iki çocuk oturuyor ısınmış içkilerine bakan ölü gözleriyle. “Sen onlardan daha eğlencelisin.” Dediğimde bir kahkaha atıyor yaylanırken. Göğüsleri hareketsiz. Sigaram biterken soruyor “Neden yalnız içiyorsun?” “Yalnız içmeyi sevdiğim için…” Küçük göğüslü kızı bırakıp içeri giriyorum. Barmen beni tekrar görünce selam veriyor. Biraz sohbet istiyor, elimi omzuna koyup “Dostum, psikoloğa gitmek istemediğim için geliyorum buraya. Şimdi izninle.” Diyorum. Uzuyor… Barın en güzel kızını hala diskjokey götürüyor. Böyle kadını götürmek için ne yiyor bu adamlar? Neyi doğru yapıyorlar? Müzik, en yararlı şey kadınlar konusunda. Siyah tişört gibi üzerimde yalnızlık, keşke değiştirebilsem istediğimde… Seni seviyorum demek, kusmuğa işemekten sağlam mide gerektirir… İki sarışın geliyor üç gecedir bara, ve geldikleri gibi çıkıyorlar, koklatmıyorlar bize… Dem akıyor geceye… Ölüm için söylenen okadar şey varken yapılan şey azdır… Aşk içinde öyle, ne kadar bahsedersen okadar azalır. Ballı bira içiyorum, dudaklarından. Biraz daha dayanabilirim. Yanyana oturup içiyoruz, tanımadan, kaybetmeden, dünya nefes alırken rüzgar estikçe, göğüs inip çıkarken ten değdikçe, bugece, yine yalnızsan evinde, ya da benim gibi yalnız oturuyorsan, son kale düştüyse, son aslan öldüyse, idama yürüyen çıplak ayaklar gibi cesur, yürek gerekir, bir gece daha, yalnızlığa açılan kapıdan eğilerek geçiyor ve sıkı yudum alıyorum hayattan, afiyetle… |