göçelinden düşürmediğin kahve fincanına saklanmış çocuklarının haykırışı öyle ki; dibi senin gözlerinde telve onların gözlerinde çıkılmaz kuyu şimdi söyle sevmediğini, özlemediğini bekledikleri halde gelemiyeceğini.. uzayıp giden ağza alınmış çiklet değil ceninlikllerini bırakan damarlarına sızdırdığın kanın sahipleri hey gidi hey iğne ipliğe dönen yuvayı kurtar diye yalvarmayın dişi kuşa yasak aşk koparmış ay’ın tüm sarmaşıklarını öyle böyle değil koca bir öfke çalınmış karşı kıyıdan sıkıla sıkıla can gitmiş sabır iflaslarda hiçbir savaş görmemiştir benim kadar kaybı zafer düşerse önüme cüretli naralar atılacak sanırlar halbuki çoktan rehine bırakılmış kalbin fatihası okunmayı bekler düştüğü esaretten özgürlüğüne kavuşmak için aranılan aşk değil artık koca bir huzur retinamda kopan fırtınaların ona her bakışımda cennete dönüşmesi meleklerin çaresizce kanat çırpışları yüzünden hal böyle olunca bazen kendimden göç ederim yol, iz bilmeden.. |