1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
922
Okunma
Biçimsiz bir ayrılığın kurak yamacında düşük yapmış bir sevdanın kimsesiz evladı gibidir aşk...
Her dokunmaya çalıştığında acı sesi yükselir kimsesizliğinden
İçinde parçaları sayılamaz bir hal alır hasretle bekleyişlerin
Sonrası olmayan sonraların dehlizlerinde emzirirsin hayal kırıklıklarını;
Hep gözlerinin içine bırakılan bir masumiyet acıtır içini
Sonra uçurum uçurum düşersin;
Düşlerinin parmak uçlarında sızlayan umutsuzluktan
Ama bilirsin,
Her gün bir önceki gün den daha fazla büyüyen bir acının sahibi olduğunu.
Ve tanındık bir sima olduğunu
Zamanla alışırsın gitmesini istemediğin mutluluklar gibi..
Sarar dört bir yanını acı bile olsa adı;
Bazen onunla da mutlu olmasını bilirsin
İçinde kurduğun dünyaya seferler yaparsız
Ama hiç bir seferde yalnızlık hissetmezsin kendini
Ya ’’o ’’ vardır; ya da ondan kalmış herhangi bir şey
Her hangi birşey deyip geçemeyeceğin bir çok şey vardır
İnsan ağlamasını bilmeli;
Gülmenin; kahkaha atmanın hakkını nasıl veriyorsa
Ağlamanında hakkını öyle vermeli
Çünkü hüzün her zaman bulaşmaz kalbin yakasına
Hayat içerisinde bir çok kez güler insan
Ama güldüğü bir çok kez kadar hüzünlenmez...
Ağlamaz...bulamaz...
Sayacı ölüme kuruşmuş dünyalık bedenini kedere ve binbir düşünceye
Kendini bulmak için kaybetmene gerek yok!
Çünkü insanın yüreği dünya gibidir.
Bazen hep dünyalık yatar, dünyalık kalkar
Ama, bildiği bir şey vardır.
Onun için çabaladığı dünyanın da bir dünyası vardır
Gidecegimiz yer geldiğimiz ver değildir
Her gelişin bir gidişi olduğu gibi
Her gidişinde bir gelişi varıdır.
Ve inandığımız doğrularla bizi bekleyen doğrular vardır
İşte bu yüzden yüreğinin sesini dinle
Bu yüzden kendini bulmak için kaybetmene gerek yok!
İnsan kendini kendi içinde bulmalı !
Her sonranın bir öncesi vardır
Biz hep öncelerde kaldık öncelerimizden sonralarımıza fırsat kalmadı
Ve yetişemedik hiç bir yarınımızın güneşine günaydın demeye
Hep yarım kaldık;
Bizi tamamlayamayan bizin sürüngen duygularına haps ettik gözlerimizde son tebessümü kalmış hatıraları
Ama biliyoruz ki;
Hatıralarımızın da bir hatırası vardır
Geçmişte izi kalmış hatıraları çakıl taşı gibi avuçlarımızda gezdirmeye gerek yok
Çünkü her attıgın adımda bir hatıra daha yeşerecek figüran dünyanın figüran sahnesinde
Hayat devam ediyor
Susmak hiç bir şeyi anlatmaz
Ya gözlerin bakacak Ya dilin konuşacak
Eğer ki sen diline lal sürer; gözlerini hüzzama bularsan ;
Ellerin yetim kalır.
Yüreğinin sokakları her gün yeni bir cinayete kurban gider
Ve zamanla, ceset yığınlarından adım atamaz hala gelirsin
Avuçlarında biriktirmiş olduğun dualara ’’baksana’’ ne kadarda masum duruyorlar amin denilmek için
Hiç bir yaradılanla paylaşılmayanlar
Sadece herşeyi yaradılanla paylaşılıyor
Bu yüzden kimseden saklamanı gerektirecek hiç bir şeyin olmaması gereklidir
Hayat kısadır
Ama yaşanılanlar hayatın kısalıgından kopmuş bir kütle gibidir: yani uzunca bir acıdır.
Ve Bazen de mutluluk...
Yani sadece hayat devam ediyor taki kıyamete kadar
Yani önceni değil;’’Son/r/ANI düşün
Sadece... ’’düş/ün... ’’secdeye’’
Serdar Özyanız