dem
can çekişe çekişe ölüyor -ardında bırakınca beni -gözlerimde dört mevsim
günaydınla başlayıp iyi gecelerle biten bir ezberi yaşıyor bedenim. kapıdaki anahtar sesine kurulu sevincim ocaktaki çayla beraber demleniyoruz sana misafiri değil ev sahibisin kalbimin zili çalma. uyuyabildiğim saatleri biliyorsun neyseki rüyalarıma giriyorsun vakitli vakitsiz sokağımdaki herkesten biri mutlaka sensin sofrada ekmeğe uzanan bir el illaki senin yüzümdeki tebessüm de senin eserin. uyanır uyanmaz elimi yüzümü yıkıyorum yılların alışkanlığıyla baktığım aynaya küs demiştim sana ’yokluğunda çirkinleşiyorum’ çayı koyuyorum hemen ocağa bir sigara yakıyorum eğilip çaydanlığın altına neyseki kaşım kirpiğim yanmıyor artık da daha fazla çirkinleşmiyorum dönüşünü beklerken sonra yine demleniyoruz çay ve ben -hasretle- sana kulağımız kapıda. |