Duble Ölüm
Duble Ölüm
Bilse gelir miydi? Bilmedi demek. Gurbetin sillesi garibe pekti. Bu kadar mı olur bedel ödemek? Ömrü sürüklemek ölüme yekti. Boyun büküp çekti her tafrasını, Şerbet diye içti tüm safrasını, On öğün açardı gam sofrasını Keder çeşit çeşit gözyaşı sek ti. Köşenin başında simit satarken, Başının üstünde tepsi tutarken, Bir akşamüstüydü, güneş batarken. Kaldırımda halâs şafağı söktü. Ölümde bulurmuş fakir düzünü, Huzur belki ilk kez öptü yüzünü, Biri kapatırken açık gözünü, Birisi üstüne gazete çekti. Nerde var, nerde yok, bir eksik etek, Belli, ne karnı tok ne de sırtı pek. Yazma perem perem, çorabı tek tek, Sefil manzarası yatana denkti. Açtı gazeteyi baktı mevtaya, Kahır ağıt ağıt düştü güfteye, “Köye dönecektik” dedi, haftaya. Tuttu yakasından dişini sıktı. Sessiz bir hıçkırık dersin boğuldu, Ağır geldi başı öne eğildi, Ciğerini söken hay vah değildi, Gök kubbeye isyan direği dikti. Yıkılmış çınarı, devrilmiş dağı, Gözleri çınarın çürük budağı, Gözünden akanı emdi dudağı, Kahır çeşmesi çift vanası tekti. Kesildi mecali, tükendi zahir, Kapandı, üstüne düştü en ahir, Yüreğinde acı dilinde zehir, Silkti eteğini ne varsa döktü. Önce çektiğini sıraya dizip, Sonra yumruğuyla dizinde ezip, Çaresizlik denen tabloyu çizip, “Kader” diyebildi, boynunu büktü. Şefik Tiryaki |