Good morning sen İngilizsin dediler Türk olduğumu sanıyordum
Gülümsediler
Vatanın en unutulmuş şehrinde doğdu yıldızlar üstüme Nasıl parlaktılar Işık yoktu çünkü yerde şehrin ışıkları müebbet yemişti
Günaydın sen Türksün dediler Kürt olduğumu sanıyordum Başaklar eğildi
Avuçlarım un
Türküm Doğruyum mutluyum huzurluyum ezberlediydik Başka dilim başka inancım başka dillere saygım yoktu Trenimin raylarından yalnız türkülerin uğultusu duyuldukça Eylem kaldırmıyordu genetiğiyle oynanmış kaldırımlar Sevgilisiyle geçtiği kaldırım taşlarını beste yapıyordu biri Ama ne o ne de kadın o kaldırımda yatmıyordu
Uyumuyordu
Donmuyordu
Açlık nedir bilmiyordu
Aşk bestesinin süslü imgeleri Sokak çocuklarının yurt çocuklarının yüzlerini sansürlüyordu Tacize uğrayan çocuklar başka yurda nakledilirdi Tacizci müdür de peşlerinde giderdi
Uluyan kurtlar sus pus edilmişken İtaat et ye iç doy yat kalk giyin gez yaşa yaşa yaşa Geleceğine kelepçe vursalar da
/ Gazetelerin üçüncü sayfasında ikinci kez öldü o çocuklar Ben öldürdüm onları sen öldürdün siz öldürdünüz /
Sarhoş katırlar boş vücutları getirdi Sahipleri gibi terörist ilan edildi Ne saman ne arpa ne karpuz ne de su verildi Hiç bir bayrağın sahip çıkmadığına sahip çıkan bayrak Sabah kanın üstüne serildi
Sabah ölüm kar beyaz Soğuk sıcağı inkar ederken hepimiz edilgen çiçekler gibi açtık
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ROBOSKİ ÇOCUKLARI şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ROBOSKİ ÇOCUKLARI şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Rojbaş(Günaydın) kardeşim. ... Bir Şırnaklı olarak şiirinizi çok samimi ve içten buldum. Tebrik ediyorum. Vatan haini ile ilgili nazım Hikmet'in bir lafı var "nazım Hikmet hala vatan hainliğine devam ediyor"
Türkiye'nin bir Günaydın gerçekten ihtiyacı var Çanakkale'de turkuyle kurduyle ve kanlariyla ulusturulan al bayrağı varken. Şimdilerde ise o kurtuluş günlerini anımsatan sadece kürt kanı ile sahneleniyor... Yani bu kirli savaşta ne Türk olabildik nede Türkler mutlu olabildi... Tekrardan Tebrik ederim şiirinizi yüreğinizi
bir düştür barış, çöl ortasında su aramaktır barış, amazon ormanında en genc ağaçı bulabilmektir barış, barış sevginin karşılıksız olanıdır, barış gecelerin gündüz gündüzün gece olmasıdır, barış dünyanın batıdan dönmesidir, pamuğun kışın yeşermesidir barış, bariş kalbin sağ tarafta olmasıdır, barış insanın insan olmasıdır,
barış içinde bir dünyaydı hayalim ve bu roboskiyle öldü barış. ve bu denli güzel bir şiir tekrar barış diyor tekrark kardeşlik diyor ve okadar güzel yazılmış ki insanı çok içten etkiliyor. kutlarım bu güzel dieleri yazan yüreğinizi.... ve şunuda eklemek istiyorum seslendiren değerli arkadaşıda kutlarım çok güzel okumuş... saygılarım..
Good morning sen İngilizsin dediler Türk olduğumu sanıyordum
Gülümsediler
Vatanın en unutulmuş şehrinde doğdu yıldızlar üstüme Nasıl parlaktılar Işık yoktu çünkü yerde şehrin ışıkları müebbet yemişti
Günaydın sen Türksün dediler Kürt olduğumu sanıyordum Başaklar eğildi
Avuçlarım un
Türküm Doğruyum mutluyum huzurluyum ezberlediydik Başka dilim başka inancım başka dillere saygım yoktu Trenimin raylarından yalnız türkülerin uğultusu duyuldukça Eylem kaldırmıyordu genetiğiyle oynanmış kaldırımlar Sevgilisiyle geçtiği kaldırım taşlarını beste yapıyordu biri Ama ne o ne de kadın o kaldırımda yatmıyordu
Uyumuyordu
Donmuyordu
Açlık nedir bilmiyordu
Aşk bestesinin süslü imgeleri Sokak çocuklarının yurt çocuklarının yüzlerini sansürlüyordu Tacize uğrayan çocuklar başka yurda nakledilirdi Tacizci müdür de peşlerinde giderdi
Uluyan kurtlar sus pus edilmişken İtaat et ye iç doy yat kalk giyin gez yaşa yaşa yaşa Geleceğine kelepçe vursalar da
/ Gazetelerin üçüncü sayfasında ikinci kez öldü o çocuklar Ben öldürdüm onları sen öldürdün siz öldürdünüz /
Sarhoş katırlar boş vücutları getirdi Sahipleri gibi terörist ilan edildi Ne saman ne arpa ne karpuz ne de su verildi Hiç bir bayrağın sahip çıkmadığına sahip çıkan bayrak Sabah kanın üstüne serildi
Sabah ölüm kar beyaz Soğuk sıcağı inkar ederken hepimiz edilgen çiçekler gibi açtık
"Özgürlük barış adalet doğru sistem"
Yukarı baktım Bayrağımda bir savaş uçağı Aşağı baktım Katırlarda çocuk ayakları
/ Ondördünde on beşinde gidişler Tütün kokar çay kokar /
Tabutlar üstünde dalgalanırken yeşil bayraklar A/l bayraklı uçaklar hem öldürür hem de sahip çıkana hesap sorar
Açlığı yazmak için Afrika ya gidilir Savaşı yazmak için Filistin e Evdeki köpek doymadan komşunun köpeğine yemek verilir bahçemde
Sistem budur Sistem budur
İlk kere doğudan battım Annemden öteydi nenniler yadırgamadım Ölüm yiyordu kuşlar hala Kanatlarına fısıldadım
“Dünyayı barış kurtaracak”
Özür dilerim dilini bilmediklerim Özür dilerim kimliğini kaybeden kardeşlerim Özür dilerim günaydının ne olduğunu öğrettiğim Kürt kardeşlerim
/ Tek bir cümle kurmak isterdim sizlere de Vatan haini ilan edilirim /
Hak hukuk adalet herkeze lazım kardeşçe yaşamak varken bu güzelim vatanı kan gölüne çevirmenin ne anlamı var, başarılar diliyorum.Yunus diyarından selamlar.
İlk kez okuduğum bir kalemin tam da yaralı coğrafyamın kanayan yanlarını anlattığını görmek ve bunu da açık yüreklilikle yaptığına şahit olmak, bir nebze sardı yaramı... Bu şiirle dahi pek çok ötekileştirenin zihninde vatan haini ilan edilmiş olabilme ihtimalinizin çok yüksek olduğunu bilsem de zulme karşı susmayan bir şairi okumak dehşet derecede mutlu etti beni... Gökten bombalar düşerken elmalar yerine, dillerden kin saçılırken kardeşlik yerine, böylesi insanlık kokan bir eser yazdığınız için sizi takdir ediyorum... Şairin işi şuursa siz bunu başardınız, sevgimle " güzel insan"...
Mezopotamya'nın bin yıllık halkların kardeşliğine ölüseviciler kirli kara ellleriyle hep ölümü ektiler..coğrafyayı baştan aşağıya kana bulayanlar, şimdilerde çocuk avında salyalarını saçıyorlar her yana.. daha dün 'sırtından tam isabet' Ceylan çocuk,peşinde on iki yaşına on iki kurşun Uğur çocuk, bu gün otuz beş Encü çocuk.. Bilmem kaçımız biliyoruz,dün Devlet yetkilileri hep bir ağızdan 'Dağda savaş değil ovada siyaset yapsınlar' diyorlardı bu gün yaklaşık sekizbin 'ovada siyaset' yapan siyasetçi uyduruk gerekçelerle tutuklu ve bunların içinde millet vekili belediye başkanları mevcut..Bizlere toplumsal linç'i şırınga ediciler bir de bu katliamla sözüm ona Kürtaj demogojisi üzerinden vicdan yapma rezaletini aşılıyorlar..'Her kürtaj Uluderedir' diyenler Kadını basit bir kuluçka makinesi algısı yaratıp özünde kadının yalnızca çocuk yetiştirici ve kutsal aileyi koruma görevi olan varlıklara dönüştürmesi, bi çeşit çekirdek aileye dönüştürmeye çalışmasıdır.
Yürek çoşmuş akın akın,kalem yazmış fevkalade güzel ve anlamlı bir şiirdi,kaleminiz daim olsun,gönlünüz huzur, hayatınız sevgiyle dolsun.Evrendeki tüm güzellikleri sayfanıza bırakıyoruım.
Açlığı yazmak için Afrika ya gidilir Savaşı yazmak için Filistin e Evdeki köpek doymadan komşunun köpeğine yemek verilir bahçemde
Sistem budur Sistem budur Dünyayı barış kurtaracak/dünyayı barış kurtaracak/dünyayı barış kurtaracak...nasıl geç kalmışım sizi okumaya neden okumamışım bilmem.. şiir beynimin hücrelerine nakşoldu sanki.. harikasınız şair hemde çok harika.. ışığınız daim olsun yanın böyle ve ışıtın ..belki aydınlanırız biraz.. sevgimle saygımla..
Çok güzel diyeceğim,güzel birşey yok yaşanmışlıklar adına,orda solan çiçeklerden,masum insanlardan geriye sadece ağıtlar,gözyaşları kalan,çok çok şey var söylenecek ama kelimelerin tükendiği bir andayım,yüreğinize sağlık diyorum,dilerim hesabı sorulur bu katliyamın
Cahit Koytak'ın bir yazısı vardı, epey geciksek de :
"....“Bir ‘Uludere Destanı’ yok mu tezgâhta, ağbi?” diye soruyorlar e-mektuplarında bu iki dostum. Ve uyandırıyorlar, uyuyan közlerimi. Bir ‘Uludere Irmağı’, evet, neden olmasın? Allah’ın ırmaklarından biri, ‘Şiirin ve Cazın Irmakların’dan biri? Diye soruyorum ben de kendime Ve o otuz dört Kürdün Rabbine, Uludere’de kana boyanan otuz dört dereciğin...
Ve Uludere’de Allahın göklerini bombalarla yırtarak Allah’ı seven Kürtlerin başlarına yıkan tağut’a Söylenecek söz bulmak için Kendi küllerini karıştıran bu şairin Rabbine; Kendisine Kürt mü, Türk mü, Ermeni mi, Olduğunu sorana elinin tersini gösteren Allah’a, Yani herkesin ve her çağın Rabbine, soruyorum, Yazdığı kıssalar arasında, Bir de ‘Uludere Kıssası’, ‘Düşünenlerin, düşünüp ders çıkaracağı’ Bir Uludere Destanı, niye olmasın, niye?
‘Uludere’ için bir destan yazmak, Uludere’nin oralardan geçen bir dere olmak, Otların, taşların arasına saçılan kanı yuyup yıkamak, Zamanın orasına, burasına sıçrayan, Göğün kitaplarına, Tanrının web sayfalarına, Tanrının Kâinatı doldurup taşan Albümlerine, doğaçlama kayıtlarına, Ve insanın suratına, alnının ortasına, Ruhunun haritasına Sıçrayan kanı yumak yıkamak. ..
Sevgili pınar; öncelikle şiir için teşekkür edip şunu ifade etmek istiyorum tüm içtenliğimle. Hayatımda en çok önem verdiğim ve her ortam ve toplumsal buluşmada gönlümce en önde ele aldığım bir konudur parmak bastığın olay. olay diyorum çünkü,dalga dalga yayılıp parça parça yutan bir tusunami gibi dehşeti içimizi ürkütüyor derinliğine her indiğimiz de.
Bu konu bir Kürt meselesi değil aslında. Konu tümüyle vicdanı değerden kopartılmış ideolojik bir sistemin bitip tükemek bilmeyen rant kavgası. Hani bazen diyorum ki içimi bir zerrecik olsun gösterme imkânım olsaydı nolurdu. O bölge ve insanına karşı besleyip duyduğum sevgi adımca söylüyorum bir dünyaya eş değer olurdu inan.
ben bir Türküm. ve diyorum ki ne çok geç kaldık ne yazık. Her konuda her daim olduğu gibi yine öyle geride arka sıralarda emekliyoruz hala. Kendi kendime diyorum ki ben neden İngilizce ve Arapça okuduğum kadar Kürtçe okumadım* veya okutulmadım demek daha doğru sanırım.
Neden tek bir cümle olsun adam akıllı kurup konuşamıyorum. Annemi suçlu, yoksa babam mı hiç bilmiyorum. Hepimizin bir yanı bir tarafı hep Kürt değil mi. Dünyadaki bütün insanlar ırk ve inançlar gibi.
Bu gün ülkemizde müfredata yeni eklenmeye çalışılan kurallar neden benim çocukluğumda yoktu? Kürtçede yalnızca bir iki yamuk kelime kurabilme yetim aklımı bazen çok yoruyor. Birkaç yıl önce doğuda yaşlı bir teyzenin yüzümü avuçlarına alıp bana öz lisanı ile söylediği güzel sözleri karşısında onun yüzüne bomboş bakışlarla yanıt vermenin masumluğu hala içimde. Ama en azından avucunu öpüp duasını alma şansı benim için bir güzellik ve teselli idi elbet…
İçimizde cerahat bağlayan bu konuya sonuna kadar destek verip malum ideolojiye kurban edilen o mazlum halkı o ateşten çekip almalıyız mutlaka. O insanlar bizim ve Türkiye cumhuriyeti adı altındaki bu Anadolu topraklarının sahibiler aynı zamanda.
Sivil toplum örgütleri çok önemli ve devletleri ayakta tutan en güçlü sebeptir bu kuruluşlar malum. Bilindiği gibi birçok davalar bir insan ile başlar ve yüzlerle sonuca ulaşır. Biz bu yolda adım atıp yürüdükçe ayaklar sayısızca rakama ulaşacaktır buna yürekten inanıyorum.
Türk halkı içinde de Kürt halkı içinde de yuvalanan bu hasta beyinli insancıklar, bir telis içinde bulunan pirinç arasında gizlenmiş beyaz taşlar kadar tehlikelidirler. Önemli olan bizim dişlerimizi kırmadan gözlerimizin görebileceği bir zaman ve mekânda bunları bulup aramızdan diskalifiye etme başarısına ulaşmaktır.
Ne çok yazdım. Bu konuda yazıp saklımda tuttuğum yazı ve şiirlerim aklıma geldi. Sanırım onlara yeniden dönmek lazım belki. fakat işleyen bir süreç var onun sükûneti içerisindeyim büyük ihtimal.
Gerçi bu konuda yazı bölümünde sayısız fikir paylaşımım olmuştur. Ama şiiri okuyunca yeniden akıl deryasına dalıp uyuşan cümleleri çıkarmak gerek diye düşündüm.
İçimde birikenleri sayfana bırakmak güzeldi. Artı yorgunluğumu da aldı gibi.
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Bu konu bireysel bir konu değil bu konu toplumsal bir konu oldu yanlış yönetimler sayesinde. Bura da önemli olan (PKK-Kürt)ayrımını çok iyi analiz edebilme başarısı olmalıdır. Her iki taraf tanda sayısız çocuk genç ve askerlerimizin yok edilmesi çok can yakıcı. Kimse arzu ederek ölüme yürümez. Onları ateşe atan bu maşalı eller artık o halk üzerinden ellerini çekmelidirler.
Sistemdeki bu eylemin kurbanı olmayacağız inş. En doğruyu yapalım derken hep hatalar yapıldı. Siyaset duygusuz bir canavar olduğu için önüne geleni yuttu ve geçti. Ama yüreğimizden çıkan sahiplenme aklımızda yer alırsa mantık ile bu konunun çözüleceğine kesinlikle inanıyorum.
Unutmayalım ki kalp söyler beyin yönetir. O toprak evlerdeki sönen hayatlar ve kışlalarda kurutulan fidanlar artık bu pençeden kurtulmalıdırlar…
Ve son olarak Ölüler en güçlü olanlardır unutmayalım. Biz yaşayanlar yalnızca bir görsel gücün yansıyışıyız…
bir gün bizimde kapı çalar...
Sevgiler canım…
Lavi_(n)_Su tarafından 6/18/2012 11:35:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
ŞAİR' in yapabileceğini hiçbir şey yapamaz...... Hiç kimse haykıramaz gerçek bir şair kadar
sesini duyuramaz
...
sözcüklerin efendisisindir şairsen yüreğinin ipleri aklının ipleri senin elindedir hele de gerçeklerin ipleri.......
istediğin gibi boyayabilir istediğin tarafa çekebilir
hatta olmayanı oldurabilirsin
ama bu şiirdeki gibi pat pat söyleyebilmek her şairin yüreğinin yiyebileceği cinsten değildir hele ki günümüzde internette dolaşan yığınla şiir arasında böylelerini çok az bulursun
ya cinsellik kol gezer ya aşk aşk deyu inleyişler veya geyik türü şeyler
...
diline sahip çık sözü böyle durumlarda olmamalı söz gümüşse, sükut altındır sözü bu tür temalar için geçerli olmamalı
haykırdığın sürece doğruları insansındır
bıktığım şu düzenin ortasında açan taptaze bir fidansın, dilerim vaktinden önce eğilmesin dalların
ÖPERİM ALNINDAN, YÜREĞİN KADAR GENİŞ VE AK - PAK ÇÜNKÜ...
Sevgili Pınar şiirini sabah okumuştum, akşam geldim bi daha okudum.
Her zaman savunduğum bir şey vardır. Şiir her zaman ve sadece şiir değildir. Şair herşeyi yazabilmeli. Ben şairlerin, romantik, lirik, toplumcu-gerçekçi diye sınıflandırılmasına karşıyım. Şair hepsi olabilmeli...Yazarlar ve şairler neden ışıktır? Bir adım önde oldukları için...Bu da kendiliğinden olmuyor. Gerçeğe hakim olabilmekle ilgili. Gerçeğe hakim olan düşlere de hakim olur. Sözcüklere de...
Şimdi Roboski gibi hala güncelliğini koruyan bir konuda bir şeyler anlatabilmek en başta yürek işidir. Vicdandır, merhamettir...İnsanlıktır...Daha bir sürü edebiyat adına okurlara sıkıcı gelebilecek konular var...Kim bu sıkıcı konulara değinirse, ya terör yanlısı, ya vatan haini yada yasa dışı bir örgüt elemanı gözüyle bakılır...Hele ki bu tür konuları şiire yansıtmak - şiirsellikten imgeden kopmadan, bu cansıkıcı konularla okunabilirlik alanı yaratmak çok zor ve şiir adına risklidir.
Bundan dolayı defalarca kategorize edildim...Bir sözcük yüzünden terör yandaşı kabul edildim...Evet bir tarafım, ama ben adaletin, eşitliğin, devrimin ve sosyalizmin tarafıyım...Şiirimde de bu hiç eksik olmaz...Şair taraf olmalı...İllaki dünya görüşü olmalı...Çünkü bu dünyada, bu topraklarda yaşıyorsak, gözlerimizi yanımızdan geçen kan hortumundan sakınamayız... Asıl olan ırkçılıktan, nefretten, kinden sıyrılabilmektir.
Sevgili Pınar'ı ilk tanıdığım gün ile şu an okuduğum şiirleri arasında büyük farklar, iyi niyetli ve yükselen bir çaba görüyorum. Bu şiirde de zor olanı yapmış kardeşim. Bildiği inandığı gerçekleri küçük dokunuşlarla ve imgelerle şiir yapmaya çalışmış. Bunu başardığını düşünüyorum. Bir şiir girişiminden her zaman illaki şiir çıkmaz. Tartışılabilir bir zemin çıkan bazen, bazen de şiirden başka öyküler çıkar...
Roboski de bir kız çocuğu abisini kaybetmiş ve feryat figan ağlarken
"bizi neden öldürdüler, tam da Türk olmuştuk" diye cümle sarfetti... Tanrım bu ne büyük bir işkencedir ki, tam da türk olmak kocaman bir korkunun sonucu olmuş...Bunu kaç kişi anlayabilir bilmiyorum, kaç kişi vicdanıyla bakabilir bilmiyorum, kaç kişinin gözleri yaş dolar bilmiyorum...
Bildiğim bir şey var, insan insanı sevmeli ve etnik kökenini küçümse meme li...Halklar illaki ölecekse, ne acı bir cümle; illaki ölecekse,
bırakın bari kendi dillerinde ölsünler...
Halkların kardeşliğini anlayamayanlardan fazla bir şeyin beklenemeyeceği bir ülke de sevgili kardeşim Pınar'ın iyi niyetli haykırışını olumlu ve şiirden öte buluyorum. İzmir de yaşaması önemli değil, Roboski yi hissedebilmesidir önemli olan...
Kardeşimi yüreğinden öpüyorum. Ona naçizane bir temennim olacak, bu tür şiirler hep şiir olsun diye yazılmaz, ama zamanla yazıla yazıla şiirleşir...Buna emin olsun kardeşim...
güzel şiir,ama yanlış hedeflere atılmış ok gibi,buna benzer olayların suçlusu türk ya da kürt müdür,derin ve kökleri asla bizde olmayan senaristlerin yazdığı bir tiyatroda kuklalarız işte böyle izmirden aktütüne,aktüdünden izmir e bakar laylay lom barış ya da savaş türküleri söyleriz,oysa sahne barışsa barış,savaş sa savaşdır rolümüz,biz yokuz ,varız sanıyoruz...
bu coğrafya da bir tek nasrettin hoca susmayıp konuşacakmış timur a,son anda bir melek uyarmış"Akıllı ol hoca aklını alırlar" diye o da susmuş,sen konuş sana serbest...
Geçenlerde bir yerde denk geldim,Şair ne kadar özgürdür diye.Şairin özgürlüğünü daha sonra tekrar tartışabiliriz; ama şiirin özgürlüğü bize çok şey anlatıyor.Aynı şey değil mi peki? Kendi içinde apayrı iki düşünce gibidir aslında. Kimin neye ihtiyacı olduğunu kavratır bizlere.
İsmet Özel’in motto cümlelerinden birini hatırladım nedense: ‘’Şiirin özgürlüğe ihtiyacı yoktur,fakat özgürlüğün şiire ihtiyacı vardır’’. Bizim şiire ihtiyacımız olduğu gibi.Ve şunu söylemek isterim:özgürlüğün sınırlarını pek sevmem,Özgürsem tam özgürümdür. Sınır değildir özgürlüğü kısıtlayan,insandır.
…
Bir baş yerde de özgürlüğün özgürlük olduğunun anlaşılması için de yaptıklarımızın,yöneldiklerimizin şiirle bağlantısına bakarız*.Çok doğru.Yukarıda yazılanların şiirle ne kadar bağlantısı var? Bağlantı kurmak için, içinde bulunduğumuz durumun hava durumu da çok önemli ve ne için yazdığımız da.Yani ateş düştüğü yeri yakar anlayışından çok uzak olması gerekir.Birileri orada yanarken bizim deniz suyuyla bedenimizi serinletmemiz,etik açısından kaybımız vardır demektir. Bunu ne kadar yapıyoruz o onu tartışacak değilim.Aynaya bakarsak görürüz her şeyi.Biz istemesek de gösterirler kendilerini.
Dolayısıyla bu şiire ‘’çok etkili olmuş’’ demek yetmez kanımca.En azından ben öyle düşünüyorum.
’’Benim bildiklerim size anlaşılmaz gelebilir’’
Aslında söylemek istediğim şeyleri nedense İsmet Özel daha önce anlatmış,o yüzden burada yine kendisine söz vereceğim: Şiir olsun olmasın,yazılan her şeyin bir ihhak-ı hakk ve haksızlığa bir tepki olduğuna,en azından olması gerektiğine inanıyorum.’’ Eğer hâla bir şeyler anlatmadıysa şiir, kenara çekilip bağırmak gerekir.Latin alfabesinin Türkçe kelimeleriyle. Her şey yabancı,herkes vatan haini. Sanırım en güzelini de Orhan Veli söylemiş:
neler yapmadık şu vatan için! kimimiz öldük; kimimiz nutuk söyledik.
ölenler vatan haini seçildi,nutuk atanlar da vatansever.Bu böyle geldi,böyle gitmesin. Çok mu zor?
Daha fazla konuşarak şiiri hırpalamamam lazım,şunu söylemek istiyorum sadece
‘’Kendimi kimin ne istediğini anlayamama boşluğunda hissediyorum’’
Şair hatırlatandır unutulanları…
Bir de son sözü Murathan Mungan’a bırakıp gideceğim:
”Türkiye'de her şey olabilirsiniz, ama bir tek şey olamazsınız, rezil olamazsınız’’
Harun Aktaş tarafından 6/18/2012 1:05:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
pohpohlanan bir kısım zevatın yüzüne tükürmesini bilenlerdeniz. tükür şimdi o yüzler tükrüksüz kalmasın. gayet sosyal gayet anti emperyalist gayet sol gayet insani gayet iyi..
________________________________ROJ BAŞ ___İNSAN O Kİ GÖRDÜĞÜNÜ HİS ETİĞİNİ ANLADIĞINI ALGILADIĞINI DOĞRUYU VE YANLIŞI ANALİZ EDİP ÖN YARGIYA GİRMEDEN HİSLERİNİ DUYGULARINI DİLE GETİRENDİR İNSAN O DUR Kİ DİNİ DİLİ IRKI TENİ HESABA KATMADAN İNSAN OLDUĞU İÇİN O İNSANA SAYGI SEVGİ HOŞGÖRÜ ANLAYIŞ VE PAYLAŞIM GÖSTERMEKTİR BENDE BU GÜZEL YÜREĞİN BU HARİKA SESLENİŞİ İÇİN ROJ BAŞ YANİ GÜNAYDIN DİYORUM EN DERİN SAYGILARIMLA EFENDİM...
Bir Şırnaklı olarak şiirinizi çok samimi ve içten buldum.
Tebrik ediyorum. Vatan haini ile ilgili nazım Hikmet'in bir lafı var "nazım Hikmet hala vatan hainliğine devam ediyor"
Türkiye'nin bir Günaydın gerçekten ihtiyacı var Çanakkale'de turkuyle kurduyle ve kanlariyla ulusturulan al bayrağı varken.
Şimdilerde ise o kurtuluş günlerini anımsatan sadece kürt kanı ile sahneleniyor... Yani bu kirli savaşta ne Türk olabildik nede Türkler mutlu olabildi...
Tekrardan Tebrik ederim şiirinizi yüreğinizi