KAR KÖRLÜĞÜsağırdı gözlerin son demde gitme telâşında atlayıp geçtin üstümden esirgediğin son bakış/ta gözün “tabuta çakılan son çivi”*/ydi ellerin olamadın bir Tanrı misafiri kadar masalsı bir ses kalmadı arkanda ateşin bitmeyecek kızıl rengini bırakıp gittin yâdıma kanadı aşk/ kanadım son damlaya kadar avare sözler boşa dönüp durdular tesellisi ne ola ki dokunsunlar ruhuma her gidenden kalan kayıplarım dökemediğim söz yığınından duramıyorum ayakta sarsa üstümü kahkaha çiçekleri kapatır mı yanık kızıl rengimi biraz kan yürür mü damarlarıma yeşerir mi aydınlığım şans verir mi yaşam bana bir daha duymadın gömümden taşan vah’ımı bilmiyorsun sessiz çığlıklarımla biledim dilimi ahımın dar geçidindesin şimdi tek kurşun/ tek oyun r u s ruleti kitabına uymuyor sonuçta hiçbir şey azat ettim ben de vicdanımı tut ki yıkanıp geldim dedin billur sularla kim inanır paklığına sen, hep ‘o eski yalancı’ olacaksın kalbimde derviş sabrını bekleme kederin suyuyla yunulurken acılarla sen yalanlara bulandın bir kez bende denizdim dağ ettin beni sularımı çektin giderken kıyılarımı aldın/ kayalarımı balıklarımı /yosunlarımı… susuz/um / topal bir martıdır artık aşkım uçamaz ki senden aldığım nasip arkanda bıraktığın mahşer/den kalan ciğerimdeki delgi izleri gölgen düşmez hiçbir yere siyahsın/ beliremezsin artık ufkumdan düştü saçlarıma taktığın yıldızlar “dağın öte yüzü”**ne düştüm ay karanlık / ışıksız yıldızsız gökyüzü kaderine râzı insanlar tüm hışmıyla rüzgâr konuşuyor burda yalınayak çocuklar yürüyüp duruyor bağrımda buranın anaları gibi yanıyor yüreğim tipi bora kar/ körlüğüne hükümlüyüm *Yılmaz Dikbaş **Yaşar Kemal Hâdiye Kaptan c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |