Yankın
Yankın
oturduğum masalar kayıyordu oturduğum dolaplar evler oturduğum kadınlar zemheri akşamlardan kaçışan katiller yeşile gizlenmiş nehir öksürüğüyle camları kesilmiş ellerden geliyorlardı kırık bir keman yayı gibi sabah yırttı kuşları ucu keskindi- hayat gibi zaman gibi tükürdüm babamın yüzüne babaannem zamanının geldiğini söylemişti mimoza kapılı bahçelerin papatya kilitlerine sokulmuş boş suratlarıyla ay yapışmış saçlarına yanıma yanaştı kadın yanıma yamaçtı bir uçurumun çiçeğinde adını sormama gerek yoktu bu yüzden- her kadının adı tirioni güvertesini bozmuş gemi çocuklar vardı ağzında balık adamlar giriyorlardı kanına bir harf hatası yapsam- olan kadına olacaktı olmadı, onu kurtardım nada’ya yaptığım gibi bir hastalığım vardı, belirtileri yazmak konuşurken ses çıkarmamak ele el açarken ayna boyamak eskimiş tadı dünya’ya benzeyen tanrı rujuyla oturduğum masalar kayıyordu oturduğum dolaplar evler oturduğum kadınlar sehpaya hüzünlenmiş bir mektup bıraktı gaz lambası süslü eteği çok şık duruyordu bilincimi eline verdim katıldım aşka kumaşında gri bir sokak lambası cürümü ayaklarında kibrit kutusunda ölmüş bir kelebeğin yarısı yenmiş korkuları hafif bir kıvılcımla masa yanmaya başladı tutuştuk sonra dolap sonra ev en son kadın hiç hareket etmeden yanıyorduk azraille işimiz olmaz gözlerimizle gülerek yanıyorduk sevişirken hattâ biz çok üşüyorduk o sıra sadece bıraktığımız mektup öldü yarınki gazetede gördük bunu- kadının fotoğrafı hâlâ mektubun içinde duruyordu Payanda |
hakkaten finaldi
tebrikler