Hicrânnâme...
Hicrânnâme…
Ateş büyür, üşür ten, gece tetikte bekler. Sokak sokak bir isyan sarar benim ruhumu, Bir günlük ömür için uçarken kelebekler. Ben nasıl anlatayım bu dermansız ahımı… Kelâm ki şimdi aciz, kahra tutuldu şair. Söylemek tükenmektir sükûtsa sanki zehir… Hayallerden öteye geçip gider yüreğim. Bakışlarım umudun denizinde yıkanır. İsmini anmak için açılırken dudağım. Dile gelen her hece varlığını kıskanır. Şiir ki; bir yangından arta kalan kül müdür? Söyle bu rayihâ ne karanfil mi? Gül müdür? Sensiz küle dönerken göz vurduğum her nokta, Gecesinde bir duman yükseliyor bu şehrin. Ben seni bulmak için mahkûm olduğum yokta, Tadına bakıyorum dünyada ki her zehrin… Şehir ki; susuz kalan bir çöldür bu cihanda, Yağmur yağsın şehrime ismimi bir kez an da… Zakkumdur sensiz hayat bulur tenhada beni, Neden hep uzaktadır beni çağıran yollar… Hasretin kumaşından ömre dikip kefeni, Saracak benliğimi soğuk yabancı kollar… Bir mezar kadar mahzun sensizlik kadar senim. Bir gurbet köşesinde örselendi bedenim… Ah ki; zaman dolunca anladım takvimlerin Duvarda öyle melûl bekledikleri nedir. Nicedir hasret içre tükenir mevsimlerim. Her feryatta ruhuma sen düşersin nicedir… Şimdi şu karşı yolda beklerken beni tabut, Bırakma ellerimi korkarım elimden tut… YusuF Mescioğlu Yirmidokuzmayısikibinoniki |
Duvarda öyle melûl bekledikleri nedir.
Nicedir hasret içre tükenir mevsimlerim.
Her feryatta ruhuma sen düşersin nicedir…
Şimdi şu karşı yolda beklerken beni tabut,
Bırakma ellerimi korkarım elimden tut…
Kutluyorum kaleme kelama selam olsun.