Divit, hokka, mürekkep...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın " Bir aşığın sabahı geç olur bir de şairin. "
Divit… Hepimiz bir acının körpe masumlarıyız. Hasretin öz kardeşi gamın hısımlarıyız. Bundandır kardeşliği Mecnûn ile Kerem’in Bundandır kardeşliği ölüm ile verem’in.. Mürekkep… Duydum ki bir kandilin isinden mayalanıp, Ve birazda mekânda naz ile oyalanıp… Salınıp toplanarak bir kâsenin içinde, Sayfalara düşmüşsün bir “elif” biçiminde… Hokka… Derdin hangi rengini dökmüşlerse içine, Kalem ah’ı nakşeder hayatın en hiç’ine… Hangi renk seni mahzun, diviti handan eder. Hangi harf kâğıtlara dünyayı zindan eder… Hattat… Bir kez dokunuverse yüreğin kâğıtlara, Neler dökülecektir kim bilir kaleminden… Gözyaşın mahrem bir yüz katarken ağıtlara, Habersiz uyur uyku göğsünde, eleminden… Kâğıt… Ne mürekkep anladı ne divit dokunurken, Ebede dek sürecek bu yangını ruhunda… Ötelerden bir selâ bir isim okunurken, Kayboldu kelimeler sükûtun gürûhunda… Ve Hikâyat… Ve herkes yoğrulduğu mayasına göç eder. Herkesin defterinde aynı divitin izi… An gelir mâveranın ziyâsına göç eder. Bedenin kalbinde ah, ruhun ruhunda sızı… Yusuf Mescioğlu İkitemmuzikibinondört. |