DARAĞACIbir karabatak olup kayboldun yine bu sefer ki uzun bir dalış kim bilir hangi kıyıdan çıkıp göz süzerek yeni heveskârlığın ve gülüşlerinle çekeceksin birini yeniden kendine çekiliyor damarlarımdaki kan baş başa kaldım çaresizliğimle karşılığı yok feryâd-ı figanımın bundan gayri bahar aşk-ı serap bende başımı mecnunluğa salmışlığıma değmezmiş/ diyorum ya boşa ağzımda dolanıp duran bir kabadayı nârası yankılanıp içimde sövüp duruyor sensizliğin kaderine ateşlerde zaten dünya ben yansam ne fayda bin vahadan biri düşmez nefesime toy zamanlarında ete kemiğe bürünmüştüm aşkınla ışıklı yıldızlar yıkamıştı gecelerimi kanla yıkanırken dünya yüreğimizin sesini kim duyuyor ki şimdi? düğümlenmiş gündüzümüze gece kuşlar, arılar, balıklar yitip gitmedeler soyu tükeniyorken yeşilin kimin aklına geliyor zeytin dalı içinde ü ş ü y o r her kişi kendi çığlığıyla aşk, meşk, dostluk hikâye hepsi siyahı bol beyazı kıtız pak mı pak diyebilir miyiz vicdanlarımıza? ne nalına ne mıhına çıkamıyoruz er meydanına güneşe hep uzaktayız çoğu diz aşağı istiyor karşındakini oysa, İlâh’ tan başka kimse kul değildir kimseye onlar ki bir cami avlusunu resmetmekten aciz gözleriyle bize kalmayacak olana arsızca yalanıyorlar aç kediler gibi isyanım devdir / lâkin tek el ahrazım… /üzerinde bir korku örtüsüyle sarılı mütemâdiyen gecenin içine uzanan bir anaya oğlunun ölümünü söylemek dile bile kolay değilken havayı yırtan çığlığa katılmıyor insanlık aldırmıyorlar artık yere düşene/ bitti son/du geri çekilme vakti her seferinde söz dediğinin tükenmekte son nefesi biliyorum bir ben değilim kaybeden yılkıya bırakılan dünyanın öyle büyük ki vahşi hayvan yarası o da özel ulak yaklaşıyor sona ateşe katkısı var elbet cümlenin bilirim diyenlerin / benim bilmediğim olan kim kimin vebâlini ödeyecek topraktaki darağacında! Hâdiye Kaptan (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. |