Tanrım, Gecemin
Tanrım, Gecemin
Bir: tanrım, gecemin annesi nasıl da yara bandını çekmiş yüzüne feci fıkralar bilen çiçekler, elbet hatırlayacak geçmişten bir anıyı gülümseyerek. yaralı at, pis sigarasını duaya erketeliyor geçiyor sonra önüne günün vahşi bir yağmura soyunuyor denizi öpmek için rüzgârın telaşı hep bilindik. göğüs kafesine kaç kadın sığdırabilir bir adam hele günlerden perşembeyse, öyle böyle değil anason kokulu bir perşembeyse eldivenlerini çıkartmadan bir kelebekle tokalaşırken ses tellerine irinli kuşlar konarken bir an umut edecek sevdiğinin gözlerini gecenin arkasına saklanmış bir tanrı konuşuyor benimle böylesi bilindik, böylesi hep iyi. tanrım, gecemin süt annesi nasıl da alkışlıyorlar ölü kuşları minik serçelerin tütsülü ağızları bir kadının göğüslerine benziyor, benzetiliyor yepyeni bir renk ararken yeni yetme gökkuşağı ağrısı. İki: kehribar bir tespih taşıyor adam gece nöbetlerini sayıyor, selamsız öksürükleri dünya tükürüklerini kusuyor ayak ucuna tanrım, ah benim gecemin ikiz kardeşi sebebini söyledikçe çoğalıyor kum saati zaman akıp geçiyor bir tramvayın eskitme camından el ele tutuşamıyor yolcular, başına buyruk geçiyor yol yolların ağzı vicdan kokuyor yalanların hesabını yapmaktan. sanki kedisine bir ciğer yedirmiş gibi günahın en tatlı anlarından başlıyor acı çekmeye yağmur kadın tınılarını duyuyoruz topuklu ayakkabısının çivileri bir pikap iğnesi gibi dönüp dolaşıyor her yanı çıkardığı tonlardan atlıyor küçük balıklar sanarsınız ki ağzı bir gül akvaryumu. kör nefesler vardır hani görmez bir ötekini dudaklarını yarım ay yapmış güzeller geçer simit yiyen çocukların boğazından, üstünü mumla örtmüş bir yemeğin sabah erken kalkılacak sözü vermiş randevusunda bir ölünün burnunu karıştırması çok da ayıp olamaz her gün aynada gördüğün bir başkasıysa. nasılsa hatırlanılmaz adım, kan diye toplanırım bütün damarlarda ve hacmim uyum sağlar boşluklara bir asansör çıkar gökyüzüne ben korktuğumdan değil ama uçmayı tercih ederim annesinin elini yeni bırakmış martılar gibi uçmayı sevecen, heyecan ve neşeyle. oyun hamurlarıyla bir Galata Kulesi yapsam çocukluğuma gider eski evimizde kalırım babam yine ölmüş olur belki de yeni ölmüş dövdüğüm niyetlerden ben de sebep olarak görülürüm görüşürüm imza atmayı daha yeni öğrenen nikah memuruyla bir gecemin annesi, ah tanrım bir tek seni tanırım perşembe günleri anneme hep sonradan yakalanırım. Üç: ilk defa kinle besliyorum kendimi, intikâm peşinde koşan buyruklarını yerine getirmeyecek soytarı pejmürde çığlıklar, çığlık sıkı bir örnek Fransa’da bir matmazele dört köşe yol sorulmaz ve çünkü müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz. yalancı sevgilim, gösterdi gerçek yüzünü zamanın irkilen aynası seni gördüm, eski gördüğüm değildi bittin dercesine vurduğun tokatlar bir duvarın asık bacaklarına değdi ve bittin sevgilim benim için, yargı ve şüphe aşkın temiz geliniydi. kınalı elleri var şimdi masmavi denizin kanım boylum boyunca uzanmış seyrediyor güneşi gittiğimin kanıtı köpükler esrik esrik duruyorlar dalgalarda başımı dik tutmak için koparttım omzumdan öyle koştum sensizliğin dar sokaklarına. kehribar renk değiştirdi değiştirecek üzüntüden gecenin nöbetleri bitmek bilmiyor ama atlattım kırmızı rujunla çizdiğin geceyi sonra sordum kendime, neden böyleydi neden dünya ayaklarının üstünde dururken şişerdi ya da mazgallardan akan gürültülerin bir şehri ne kadar aldatıcı olduğunu gösterebilirdi. senin sesin geçiyor bak şimdi titremiyor kulak zarım bile, gülümsüyorum aşağılanmışlığıma ve herkes oluşuma hızlıca geçiyorum bana sonsuz bıraktığın kederi. Dört: evet sana iyi günler yaşatamadım ama hep bir inancım vardı kırdığın kadar kırmışsam say sen geceyi eskiyecek üzerimdeki o günkü gömlek anılar kokacak üstüm başım, sersem sersem yürürken her yeri sarıyla çizilecek gökyüzüne, buralardan gidersem "ne güzel şey hatırlamak seni" eski sevgiline bir parmak ucu sevgi gösterisi, unutmalara yollandım, herkesliğimle aldım bileti kör ucundan çekti hayat paslanmış gözümün elleri. ben şimdi cevap verilemeyecek kadar olmuşum anlaşamadığın yabancı insanlardan olmuşum gelmişim de olmuşum, olmuşum da olmuşum pekâlâ diyebiliyorum aldatılmalar artığında ve eskitiyorum parmak uçlarıma dokundurttuğum zamanları şimdi şimşekler bile çakmıyor artık o küçücük bulutun alnında. Beş: bu şiiri evet yazdım, senin için mi artık kestiremem bildiğim tek şey var kırmızı yalnızca kırmızı değildir bu da bir örnektir sevgilim, elma da elma değildir misâl çay koy da demleyelim günleri beni bıraktığın geceden tutmam artık bildiklerimi. sadece tanrıya konuşurum bundan sonra yalanlarıyla bileylerim geçmişimi... bana bir gölge uykusu var gittiğim ve kovduğun yollardan sana sancılı bir öğle ikindisi gözlerinden kalkacak cenazem ve gözlerimden kalktı cenazen selâ diye okudum son şarkımızı hüzünlü bir cemaat yalnızlığıyla giderken. ah tanrım, gecemin annesi öldü, öldüm, öldü! rdü- * Payanda |
sanarsınız ki ağzı bir gül akvaryumu.
--------------------------------------------------------------------------
bana bir gölge uykusu var gittiğim ve kovduğun yollardan
sana sancılı bir öğle ikindisi
gözlerinden kalkacak cenazem
ve gözlerimden kalktı cenazen
selâ diye okudum son şarkımızı
hüzünlü bir cemaat yalnızlığıyla giderken.
ADINIZ ŞİİR OLSUN SİZİN .
YAKAMOZ ŞİİRLER tarafından 5/21/2012 3:10:53 AM zamanında düzenlenmiştir.