GRİDEN TÜREYEN MAVİ
28
Bazen Sondan Bir Önceki Harfle Başlar Yaşam griden türeme bir maviliğin yeniliği bu kokla sözcükleri –onları tanımla zordur elbet kendin olmak onca zaman sonra kaybetmişsen çünkü içindeki bütün büyülü sözcükleri sözgelimi ve dahi imgelemini ciddi meseledir bu kez çekebilmek hiç parmaksız ve ürkmeden / zamanın kıldan ince pimini... 6 A’den Yansıyanlar karanlığın bilinmezliğiydi galiba –emin değilim ya da ışığın bereketten doğan merhametsizliği iki ihtimal vardı yalnızca –bak buna eminim ya simetrideki çatlaktan sızmıştın içime ya da gündüzü yok gecesi bilmece birer düştük sadece sen saçlarından ibarettin bense henüz saçlarım bile değildim sanırım bir korku oyununda dekordum senin için ya da sunni bir çim parçası –yahut parçalanmış otomobil lastiği vücudunun karanlığın iklimine dokunduğu noktada dokunmuştum hayatına –hatırla bizi birbirimize çeken bir şeyler vardı melodinin bilinmezliğinde sahne ışıkları kırmızı da olabilirdi kırmızısızlık da dört kişiydiler sanırım –ya da beş notalar bu kadar kötü kokmasa ya da gürültüden ürken baykuşlar çiğliğimizi anlayışla karşılasa kelimelerle konuşana atılabilirdi bütün suç –kefilim tek çığıran kelimelerle konuşan değildi oysa güleç bir yüz daha vardı tehlikenin tam ortasında tüm sesleri bastırarak sessizce çığıran bir adet dinamit mucidi tipli alafranga oğlan gözlerini saçlarından alamayan –ki muhtemeldir saçlarının semavi müjdesinden bihaber olan gözleri iri hafif tombulca ve kabul –yakışıklı çokça tek boyutluluğa indirgenen diğer görüntüler sonra iki erkek dört kadın altı dost ve aniden elime uzanan elin dilindeyken harflerden yirmi sekizin öncülük ettiği ismin iki ihtimal vardı sadece –hiç olmadığım kadar eminim geceyi susturan bir merhaba da olabilirdi sesin yeniden doğuşla son bulacak bir berhava oluş da / karar senin… 15 Ş’nin Büyüsü iki ihtimal vardı yalnızca ya sahnedeki aşk melodisine karışan iç sesimiz ya da zihinlerimizdeki yolculuk melodisiydi baykuşların ölümcül korkusunu depreştiren –eminim soluklanmıştık kâbusa dönüşmek üzereyken gece hani bir sokak arası lokantasında hüzünlü tutsak öykülerimizden bahsedebilme hevesiyle üç masayı çevreleyen dokuz sandalyeydik ya da dokuz sandalyeyi dolduran yedi kalp ve iki boşluk ışıktan ibarettin sen bense henüz sözü edilebilecek kadar bile yoktum altı küçük gözüyle seni seyreden önemsiz bir tuzluktum belki ya da sabırla yenmeyi bekleyen vakur bir marul yaşamımıza makul bir gerekçe arayışımızdan –ve niçinlerimizden ya da arada bir düşlediğimiz ölümümüzden söz edecektik belli ki olmadı çünkülerimizden -emin değilim elimizdekiler sadece gerçeği yansıtmaktan uzak hatıralar ve birkaç kırık dökük varsayımdan ibaret –affet oysa halen aklımda griden türeyen gözlerin ışıkta mavileşmiş miydiler sahi tıpkı gündüz vakti bulutsuz duru bir göğün yüzü misali –mavi ki an meseleseydi grinin geri dönmesi bir erik çekirdeğinin çimlerle buluşmasından tut da adını çoktan unuttuğumuz ya da hiçbir zaman bilmediğimiz bir ağacın yapraklarına dokunmaya değin götür işi öyle değişken öyle gri ve öyle maviydi ki çünkü gözlerin –abartmıyorum yaşıyor olduğuma inansam / ölebilirdim… 5 A’da Kalanlar duyduğum son sözcük paraşüttü sanırım ya da ben öyle sanmıştım gözlerinin ait olduğu yere gidişiydi aklımdaki metafor bir acayipti çünkü gökyüzü yağmurluyken gri-güneşliyken maviydi sözgelimi geceleri siyahlaşırdı ki inkâr edilemez bir gerçekti –siyah geceye yakışırdı göğün gözlerine yakışması gibi tıpkı ki inkâra gerek yok –siyah halini görmemiştim gözlerinin hiç merak ettiğim tek şey gökyüzünü gözlerine nasıl sığdırdığındı ve bir de gözlerine hangisinin daha çok yakıştığı hüzünlü gri mi –yoksa hüzünlü griden türeyen büyülü mavi mi ki ben halen yoktum sense artık anlatılamayacak kadar çoktun tarihi başa sarmak için kullanabilirdik birbirimizi sana saniyelerin bin yıllara evrilişini ve dinozorların ölümünü sana yağmurun öyküsünü ve ilk hüznü anlatırdım sana buzul çağında yaşamı ve kayıp kıtaları sana tek hücreli canlıları ve ilk aşkı sorardım girmeseydi eğer paraşüt sözcüğü rüyalarımıza sana en tuhaf oyunumu –kendimi oynardım ama ben kendime yaklaştıkça sen uzaklaşıyordun bir adam vardı her minik adımının ardında korkunç bir deve dönüşüyordu sen adım attıkça ne çok isterdim –lütfen anla bir kez olsun kendimden sıyrılıp soyunabilmeyi kahramanlığa ama sıradan adamların işi değildi kahramanlık ejderhalara savaş açılamazdı gerçek hayatta bu yüzden mi susmuştum –emin değilim bildiğim tek şey masalın yaşama gözlerininse gözlerime karıştığıydı bu yüzden ölememiştim belki de bir kerecik olsun dokunabilsin diye bu yok eller griden türeyen mavinin / sonsuzluğuna… 16 Ve Bazen İlk Harfle Son Bulur Ölüm griden türeme bir maviliğin esrikliği bu dokun sözcüklere –onları tanımla zordur elbet kendin olmak onca zaman sonra yitirmişsen çünkü içindeki bütün büyülü hayalleri sözgelimi ve dahi düşlemini ciddi meseledir bu kez söyleyebilmek hiç sözcüksüz ve titremeden / nesnesi açık-öznesi gizil o tümceyi… |
Tebrikler, saygılar.