Lauren
İstanbul,
Kadıköy’e dalgalanan dokuz onbeş vapurunun sesinde istanbuldur... O gür sesiyle haykırmasa varlığını bu şehir ölüm sessizliğiyle yaşamaya alışmış gurbet sızılı bir kadın gibidir... Öylesine susar kederine... // Kendini kendinde yitirmiş ayaz bir susmanın gökkuşağı umutlarıydı gözlerin... Varlığım yazgısına isyan etmiş bir tümceden kaçarken bilmem ki kaç kez uyandım aşk sandıklarıma ve gözlerimi yeniden yumduğumda gitmediler! Ahh Lauren, duyuyor musun aşka dalgalanan vapur sesini? Galataya sırtını yaslamış adamın yüreği yetim bir yalnızlığın kucağına oturmuş son kez şarkısını dinliyor... görüyor musun? // Ben imkansızları alnından öpüp ellerimi uzattığımda tutamadığım yıldızlarla içimden helalleştim ve kayıp gittiler! kirlenmemiş niyetlerin ulaşamadığı topraklara... Kendinden kaçan kadınlara dilini bıçak gibi kullanan adamlar büyütür bu ekşi suratlı sokaklar... Sen bilmezsin Lauren! Bu eşsiz kadın herkesten önce uyanır ve herkesten sonra kapatır gözlerini insanlara... O bilir ki bir şiirin yüreğini söküp alabileceği nice insanlar dizilidir ıssızlığında Bir tek o görür Bir tek o bilir Bundandır Biz bu eşsiz kadının gönüllü kurbanlarıyız ve O isterse "Biz ölürüz" ... |