Sihrini Yitirmez Aşk
Şehirlere küstün bakışların
buğulu iç sancılarıyla başlar güne yalnız insanlar... Her gün aynı sokaktan geçip aynı insanları en içten gülümsemeleriyle selamlayıp usul adımlar atarlar... Sorsanız onlardan iyisi yoktur ve derinlerde kanayan yaraların sızısını kimse bilmez, görmez... // Bir bulut olsaydım eğer mavinin kalbine en çok ben yağardım elbet en nihayetinde bir hayal düşlüyorum bir bulut olsaydım eğer... Geçmişte aşk için ne yazılmışsa yalnız insanların çığlıklarıdır onca satır ve sükunet bilirim... Biz aşkı pervasızca kucakladığımızdanmıdır bilinmez hep dizlerimizin üzerine düştük geçmişten... günümüze... Ulaşamadığımız sevgiye dair ne kadar sual varsa ne kadar isyan tümcesi birikmişse dilimizin ucunda ardımıza tükürdük hepsini... Anasını yitirmiş bir çocuk gibiydik bazen ellerinin sıcaklığını unutmuş, yalnız, kimsesiz... geçmişe kenetlenmiş hatıralarla hikayesi kendinden yazılı şiirlerin koynunda sabahladık bir ilmek daha attık kör sabahlarda yarım yamalak aşk dilinde yazılmış sahipsiz mektupları yaktık çığlık biriktirdiğimiz kimsesizliğimizde Alev alan tümceler kapıyı yumruklarken geride bıraktıklarımızı hep unuttuk... Okunan her satır karanlık öyküler doğurdu sonunda hep kötülerin kazandığı... ve sustu iyiler biri gelip iyi şeyler yazsın ve büyüsünden kurtulsun diye aşk... // Bir adam girdi şehre koşarak... Yüzlerin yüzsüzlükten tanınmaz olduğu vakitlerin ağırlanmayacak konuklarıydı onlar! -ki onlar aşka zincir vurup sevdayı sırtından dağladılar- Bitti dediler aşk bitti! Gitti dediler mana veren bütün harfler ve kelimeler! Kaçtı dediler kendini sevdalı zanneden enayiler! Onlar bilemediler aşk hiç umulmayan vakitlerde umut düşleyen yürekleri kendi seçer... |