Çıkarken Beni At
Çıkarken Beni At
köprü’de bulduğum yağız gece, önce sesler kavuşur, önce gözler. bir kayığın koparak denizinden ayrılışı sabahları uyandığında bir bardak suyun seni kaldırışı, o nöbetlerde kim yargısı yalnızlık kimin allah’ı?! köprü’de seviştik rüzgâr gördü bizi, önce dudaklar umulur, önce yumruklar. kapının sertçe kapanışı var yüzümde anlatamam, küçük bir serçenin büyük demleriyim yorgun akşamlara uçarken kimde kurumuş yaprakların kekemesinde! köprü’de tuttum ellerini görmedi hiç kimse, önce avuçlar bilir, önce parmaklar. hatırlar mısın? bedenini unutarak evden çıktığında yanında hiç bozuk bir gülümsemen yoktu yine de yüzünü yadırgamamıştı kimse sanki seni kimse tanımıyordu sanki hiç deniz görmemişti gözlerin sanki öyle bembeyaz öyle anlatılmaz sevgilim, kış yağar mı sulara?! çünkü gözleri oyulmuş-yoksul biri böyle ağlatılmaz! Payanda |
çıkar beni at
diyerek bitirdiğimde şiiri, bambaşka şeylerdi okuduğum
tersim dönüyor bazen öyle ki en eski şiirinden başlıyorum okumaya bazı şairleri
devriliyor cümlem
Sevgiler