burkulmalar// uzun bir yola düştüğünde bakışlar sararmış yüzlere çarpacak kırdığımız aynalar // zaman mor şafaklarda saklıyor kendini saçlarımıza beyaz bir bulut dolandıkca ellerimizde anıları yaralı bir mazi kalıyor ve bir de düş bırakıyor eskimiş aynalarda çocukluğum düşerken göz pınarlarımdan ellerimde sakladığım o masum gülüşlerimdir cılız mum ışığım üşürken gecelerin ayazlarında bir şarkıdır dökülür dudaklarımdan toprağıma ve susarım her suskunluk celladına teslimdir yarınlar silahsız günler düşlerim kendime olmaz ya üstümüzü dogrultumuş bunca manlulara bir baş kaldırıştır şimdi bu sessiz çığlıklar ve derin bir sukunete düşerken bakışlar bilmediğim bu şehir dar gelir adımlarıma ve ben her gece ölürüm doğan güne inat ama bir yer bulamam sığınıp ta ağlamaya zaman kendini vururken her köşe başında uzun bir menzile düşer kayıptır adımlar adımı sorsan bir mechul ya da yaralıyımdır yetim çocuklar hep bu eylülde doğarlar // ve eylül sarı bir renk alır bakışlarımızda adım eylüldür ben hazanı taşırım şu omuzlarımda // ey/zan ondokuznisanikibinoniki |