Amele Yorgunluğu Çöktü Üzerime
Yüreğimdeki ağrılı sancıları
Yaşam tünelinin zulasına sakladım Suskunluğum Senelerin kuytu anlarına ağladı Dökülmedi gözlerimden yaşlar İçimin karanlık mahzenlerinde tortu tuttu Küf biriktirdi hep yarınıma Her şafak da Bilinmezliğime gün doğdu Oksitlenmiş küflerin ağılarında Dağlandı benliğim Zaman Geçmişimin soykasını an be an önüme yığdı Spastik çocuğun hayat anlayışıyla oyalandım güne Kızıl ufkun kızıl anlarına Çingene düşleri kurdum Sokuldum gün bitimi katıksız ekmeğin sinesine Karanlık geceler Ağır kanmalı hastaların sancılarında geçti Gökyüzüne doğan her ay Sustalısını soktu böğrüme Döşümde sancılar birikti Ne zamanı çözebildim ne de zamana sığınabildim Uykusuz anlarımı bağladım köstekli saatin akrebine Suskun gecelerin zehrinde gizlendim Hayata yorgun duruşlarım Gecekondu sobalarında tüttü Kurum bağladı ötelerime Amele yorgunluğunda çöktüm hep esen rüzgârlara Eğreti kurulmuş iskeleler yıkıldı üzerime Hayatın kirli döşeğine uzanırken Hiç yağmurla yıkanmadı üzerimdeki mintanım Kirli nefeslerin ellerinde soludu sigara katranına bulanmış akciğerlerim Ve Hep yalnızlığımın anlarında uykuya kapandı gözlerim Ey ceylan gözlüm Seneler önce göğsüme mıhladığım yüreğimi Yerinden sökecek ne vardı Şimdi Ne sana nede kendime anlatabilirim hayatı Yerinden sökülen asırlık ahşaplar bir daha mıh tutmaz Estikçe rüzgâr doğdukça üzerine gün lime lime dökülür yerlere Ve sessizce karışır topraklara |
Böylesi dizeler; bir değil, birkaç kez okunmalı...
Öyle bir temel üzerine yükselmiş, öyle güçlü bağlanmış ki; bir o kadar da muhteşem final...
Öyle derin, öyle etkileyici anlamlı...
Saygılarımla
Metanet Yazıcı
M.YAZICI tarafından 12/2/2014 12:11:54 PM zamanında düzenlenmiştir.