Kafesteki ÇalkantıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın susturulmuşluğum geceyle konuşmayı öğrendi...
karabasanlar serilmiş göğe bu gece küfürlerimden beslenmiş obur insan çizimleri evlerin çatısına yerleşmiş iplere asılmış içi boş gömlekler rüzgarın diliyle konuşuyor benimle tırnak aralarımı gündüzün panaromal yanılsamaları saçlarımı demokrasinin yap boz yararı kirletmiş kargalar her zaman her yerde parıldayan yıldızları bile karartıyorlar şehrin ışıkları kirli beyazla bir gamzemi daha dolduruyor ağırlaşıyorum daha önce denenmemiş ölümler arıyorum balkonumda çığlıksız ve sıcak tutunduğum demirde avuçlarım üşüyor iskeletim hiçlikte dertlerini duymak istemiyorum duvarların düşündüklerimi harf harf düşürebilseydim sayfaya imlâsızlığın bir tabutta açtığı delikden doluşup bil-meden öleni didikleyen kurtcukların görüntüsünü anlatabilseydim bir kadının zakkumları kurutan gülüşünü duyardınız her yazılan mısrada eksiklik hissi doyurmayan su tadı gideceği yere hiç varamayan uzun bir yolculukta yazdıklarım bilincin masal yuvaları gerçekciliğin talanında kendi kıskacında çırpınıyor beynimdeki yengeç burnumun aktığına aldırmıyor ağlamamı bekliyor bulutlar biliyor ben ağlamam ki! söylenmemiş sözlere şiir gibi muhtaç sessizliğim bir sesin serinliğini düşlüyor göğsümün labirentleri bedenimi dalgalandırıyor nefes alış verişim ıraklarda bir kaç gemi daha kor yalazlarda batıyor kaptanları ’benim’ gibi susuyor içimin iklimsiz şehrinde birikmiş cerahat biraz daha kilitli kalsın gecenin karanlığında belki yarın bir nisan yağmuruyla temizlenirim... |
küfürlerimden beslenmiş obur insan çizimleri
evlerin çatısına yerleşmiş
iplere asılmış içi boş gömlekler
rüzgarın diliyle konuşuyor benimle
tırnak aralarımı gündüzün panaromal yanılsamaları
saçlarımı demokrasinin yap boz yararı kirletmiş
kargalar her zaman her yerde
parıldayan yıldızları bile karartıyorlar
şehrin ışıkları kirli beyazla
bir gamzemi daha dolduruyor
ağırlaşıyorum
daha önce denenmemiş ölümler arıyorum balkonumda
çığlıksız ve sıcak
tutunduğum demirde avuçlarım üşüyor
iskeletim hiçlikte
dertlerini duymak istemiyorum duvarların
düşündüklerimi harf harf düşürebilseydim sayfaya
imlâsızlığın bir tabutta açtığı delikden doluşup
bil-meden öleni didikleyen
kurtcukların görüntüsünü anlatabilseydim
bir kadının zakkumları kurutan gülüşünü duyardınız
her yazılan mısrada eksiklik hissi
doyurmayan su tadı
gideceği yere hiç varamayan
uzun bir yolculukta yazdıklarım
bilincin masal yuvaları gerçekciliğin talanında
kendi kıskacında çırpınıyor beynimdeki yengeç
burnumun aktığına aldırmıyor
ağlamamı bekliyor
bulutlar biliyor
ben ağlamam ki!
söylenmemiş sözlere şiir gibi muhtaç sessizliğim
bir sesin serinliğini düşlüyor göğsümün labirentleri
bedenimi dalgalandırıyor nefes alış verişim
ıraklarda bir kaç gemi daha kor yalazlarda batıyor
kaptanları ’benim’ gibi susuyor
içimin iklimsiz şehrinde birikmiş cerahat
biraz daha kilitli kalsın gecenin karanlığında
belki yarın bir nisan yağmuruyla temizlenirim...
nilgün arıkan (Nilgün ARIKAN)
Şairemizin kendine has bir tarzı var, orijinal bir şiir olmuş kutluyorum dizelerinizi Yunus diyarından selamlar.