KIRIK TOPUKLU KALEMKaç can kaldı ki ömrümde ya da kaç nefes alabileceğim Bilinmez... Kelimeler sıkıyor artık kalemimi Yazdıklarımdan zevk alamıyorum. Belki, bu yüzden kötü yazıyorum. Sebebi bu belki.. Kötü yazmak diyorum... Kalem yorulmuş kâğıdın üzerinde dans etmekten, topukları kırılmış . Derin bir nefes almak istiyorum. Şöyle kocaman... Bir "Oh" çekmek ve bütün "Of"larımı sokak köşesindeki çöp konteynırına bırakmak yavaşça Şu beyaz sayfada gizli kalmış hazineleri dökmek istiyorum içimden Mesela; Yaşamın kıyısında ölümün nasıl yazıldığını, bir günebakan’ı batıya çevirmenin kolaylığını, çileğin tatlı kokusunu yazmak istiyorum. Hayır! Gül’ün bülbüle aşkını değil! Bülbül’ün gülün dikeni yönünde kanadığı tarafı ve o kanayışla bir ötüşünü; Düşerken yaprağından gülün, kanadından kaç tüy kopunca uçamayacağını anlatmak istiyorum Küçük bir çoçuğun kemik misketlerini toplayıp, akşam ezanında evine dönmesini değil! Kapı eşiğinden adımını atarken, babasının ne söyleyeceğini düşünüp yaşadığı o korkuyu yazmak istiyorum. Küfürlerin içimi kemirdiği gecedeyim... Boş odamın duvarlarındaki sarıya bakarak, kırmızıyı yazmak dudaklarına Kol gezerken uykusuzluk gözlerimde , rest çekmek istiyorum hayata. Bir kumar masasında, kare asın azizliğine uğrayıp, kumarbaz adamın illegâl yolla kazandığı oyun partisini yazmak Yanan kandelâ nın ışığında, o hisettirdiği duyguyu dökmek kelimelere satır satır Fahrî bir aşkı yazmak! Cıvımış aşk hikayelerinden kaçan mülteci kelimeleri, kar beyaz kağıtlarda korumak ve kullanmak zamanı en doğru biçimde Kucağını aralamak seni sevenlere... Kalbinin anahtarını sağa çevirmek, gönlünün kapılarını ardına kadar açmak Akan gözyaşlarını şevkâtle sevip okşamak ve doldurmak toprak bir sevincin dibine... Fidanın tazeliğinde yeşertmek sonra tebessümleri .. Kaç nefes kaldı şimdi?... Kaç nefes alıp verdin? Hiç düşündün mü? Ben soluksuz yazdım. Sadece, satır aralarında beş elif miktarı dinlendirdim şu soluğu? Kelimeleri idama sürüklüyorum zamanın derinliğinde... Cellat olup; harf harf sallandınırıyorum onları sayfamın darağacında İpin ucundaki harflerin yaşamını yazmak istiyorum bir cellat olarak Bir idamın anatomisini ardından.. Kalbi ağzında bir suçluyu ... Son arzusunu dinlerken, ağzında çiğnediği pişmanlığı yazmak istiyorum o idam mahkumunun... Hristiyan bir çocuğun vaftizini, üzerini kapatıp kırık topuklu kalemime sığdırmak Acı, vasıl olmadan bir ruha ve bulaşmadan toprağın kokusu bedene... Bulutların arasından sızan güneş’i yazmak istiyorum kalbin mihrabında. Ardından yağmurları... Semadan toprağa inerken kaç zaman geçirdiğini o yağmurların ve, ıslattığı çorak topraklardaki mis kokuyu... Damlaların katıksız şeffaflığını ve yere düştüğünde aynı damlalar, toprağın gülen yüzünü yazmak istiyorum. Yağmur sonrası gökkuşağına ait renklerin yediden fazla olduğunu öğretmek insanlara ve güneş yüksekliğini değiştiğinde, renklerin yerlerinin de nasıl değiştiğini yazmak istiyorum. Sonbahar’ın neden rahat bir mevsim olduğunu anlatmak, yapraklar dallarından ayrılırken, tekrar görüşmek ümidiyle veda-yı mecburiyete dönen ayrılığı... Ardından ilk- baharın yeşilliğini, rengarenk çiçeklere bulanan tarlaları ve o çiçeklerin arılarla bütünleştiği anı kırık topuklu kalemimle yazmak istiyorum. Yetim bir yavrunun yalnızlığını değil! O anne baba eksikliğinin kalbine şahmerdan gibi vurduğu anda gözlerinden ve yüreğinden nasıl kanadığını yazmak istiyorum Bir ana ceylanın yavrusuna aradığı suyu değil! Su ararken çektiği eziyetin adına nasıl ana şevkati dendiğini tüm ana babalara anlatmak istiyorum. Ten’e sürülen sıcaklığın hissini... Kavururken ateş, yanarken insan... Cehennemdeki acıların çığlıklarını akıtmak istiyorum kırık topuklu kaleme. İnsanlara iblâğ etmek o çığlıkları Sonrasında güvercinlerin martılardan nasıl daha beyaz olduklarını ... Denizin tuzlu tadını, dalgalardaki köpüğün nasıl oluştuğunu, yosun kokusunu, "bazı balıklar duygularını gözlerinde taşırmış" o balıkların gözlerinde taşıdığı duyguyu yazmak istiyorum Yakomuzun ay ışığının denize vuran yanı olmadığını, ateş böceğinin denizde yaşayan başka bir cinsi olduğunu ve milyonlarcası bir araya geldiğinde yakamoz oluşturduğunu anlatmak ve ay doğduğunda denize doğru, aksine yakamozun çıkmayacağını anlatmak insanlara... Geceyi siyah kılan gökyüzünün siyah olma nedeninin evrenin genişliğinden kaynaklandığını yazmak.... Ne varsa "gizlii-saklı, yaşanmış-yaşanmamış, olmuş ya da olmamış" tüm çıplaklığıyla ortaya koyup, kırık topuklu kalemimle yazmak istiyorum. "Ulvi bir gücün, iyiyi-kötüyü temyiz ederek,vermiş olduğu yeteneği de kullanarak herşeyimle yazmak istiyorum" İsmail Mancar Ankara 02-2012 |