DÜŞLEMSİZ
Ben aslında en büyük yaralardan kopan kanlı bir kabuğum kendimde...
Koptukça kendime birikiyorum bu aralar, kendimde kanıyorum. Onca yaradan doğmuş kanlı kabuğum, içimde acıya açıyor tüm pencerelerimi. Kapılarımda kan kokusu ve ayrılık acısı büyütüyorum. Dilim hâlâ pıhtılaşmış vedaları saklıyor ucunda. Düşmüyor haznelere cümlelerim. Tükürsem irin bulaşıyor mutluluğun kaldırımlarına. Sussam olmuyor, konuşsam acıyor tutamadığım yanlarım. Büyük yaralar benim şehrim! Ve ben şehrimde Işıksız odalara kilitlenip büyüyorum içimde. Ne su istiyorum kimseden ne bir çay ne de sigara. Kendi başımı yiyorum alacakaranlığın gölgeli yanlarında. Göz kapaklarıma öğretemedim bir türlü yanaklarıma düşmeyi. Bakışlarımın uzun köprülerinde kalakalıyor uykularım. Nicedir büyüyorum içimde. Büyük bir yürek boşluğundan düştüğüm günden beri kendime toplanıyorum. En büyük yaralardan en ıslak kabuklar topluyorum ruhuma. Cam kenarına kısılmış sokak düşlemcisi oluyorum geceleri pencere diplerinde. Gündüz bakarken görebildiğim kadar aydınlıklar özgürlüklere düşük yapıyor… Hangi hastanenin dikiş atılan odalarından düşüyorsun koridorlara ve kaç büyük yarayla geliyorsun yanıma? Ben en büyük yaralardan kopan kabuğum kendimde. Toparlayamıyorum cümlelerimi. Dilimde pıhtılaşmış cümlelerim var. Bi tükürsem, bi tükürsem var ya! Yaşanmamış anılarımın içinde boğulursun ve kurtarılacak ne kadar düş varsa içinde tükenirsin, kaybolursun bilinmezliğinde ölümün. Ben sol duygularımı duyumsamazlıktan gelerek biriktiririm yine kabuklarımı. Kendi kabuğuma çekilirim sen bilmeden. Uykularıma öğretirim yürekten adam asmaca oyununu ve seni yüreğinden asarım gecenin bir vakti, gözkapaklarım yanaklarıma düşmeden. Hem rüyamda ölürsün hem de dünyamda. Yeni hayatlar kurarım senden habersiz, yaralar açarım ruhlarda, yeni neşterler atarım kâbuslarıma. Çırılçıplak kalırım cenazelerinde ruhların. En çıplak ruhun çıkıp gelirse bir gün düşlemsiz sokakların çıkmazlarında ve ben terk edilmiş bir kapı bulup atarım seni eşiğinin ardına. Sen kendi yalnızlığında boğulursun ben gibi… Ben de günü gelir kabuğumu kırarsam eğer, ben de ölürüm sen gibi. Şimdi göz kapaklarımın yanaklarıma intiharını izleyeceğim. Rüyalara mı gelirsin yalınayak? Yoksa kâbuslarıma serdiğim cam kırıklarında mı yürürsün? Bilinmez. Kalbim kalmadı sana verecek, tüm kemirgen ayrılıklardan kalan minicik bir yürek sadece. O da sana yetmez… |