Monolog Sızlanmaları VAyrılığın gözünden öper sahne Ve tiyatro alabildiğince kalabalık, yüzümü dönsem yeniden dirilir replik. Suflör! Öfkem şiddetimle öpüştüğü vakit anladım ki Dudağım iki kelâma küs. Kaygılı ve zoraki yaşantımın cellâdıymışım Çok kişi ölmüş ve ben hiç ağlamamışım. İçim monolog Kanayan gecenin telaşlı yıldızları gibi sürükleniyorum Ayaklarıma yel vursa yıkılacak kadar halsizim. Beynim karmaşa seyircisi sanki Kalbimden sökülen ağrının da baş kahramanıyım Gelişme bölümünden yoksun beddualar kırılıyor kalemimden Alkışlamaktan nasırlaşan eller gibi nasırlı içim de. Çocukluğum fırlatılan ok gibi acımasız Sırtım ağırlığınca kambur Hayatı taşımaya korkuyor ve biraz da telaşlıyım. Rejisör yeni bir repliğin kaygısını yaşarken Doğaçlama oyunların müptelası ben Kendimden geçip Yerle bir olup perdeleri yeniden diktiriyorum. Biliyorum, yine bir pazar gününde dudaklarım kanayacak Ve rejisöre yeni küfürlerle sevmeyi öğreteceğim. |
Yeni bir günün ardına saklanan güneş kadar
İçin monolog, beynin karmaşa seyircisi
Ah, şu sızlanmalara ayrılmış zaman gerek, ne güzeller, kutlarım.